Çevirmen: Khentimentiu.
“Sorun ne?”
“Bei Tian, benimle uyuyabilir misin?”
Eğer Zhan Bei Tian onunla birlikte uyumazsa, bütün geceyi yine uykusuz geçirecekti… Huzurlu bir uyku çekebilmek için sabırlı olmaya devam etmesi gerekiyordu. Nasıl olsa çok geçmeden uyuyacaktı, böylece tekrar birini ısırma isteği duymazdı.
Zhan Bei Tian dudaklarını ısırdı, tarif edemediği bir duygu yayıldı göğsüne. İçinden “Bensiz uyuyamıyorsun yani.” Diye geçirdi. Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ın yalvaran bakışlarına bakarken gözleri parladı, kararsızlıkla gözlerini kıstı.
“Sadece yanımda yatman yeterli, çok çabuk uyuyorum. Uyuya kaldıktan sonra istersen kendi odana geçersin.”
Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın kaşlarının gevşediğini görünce, onun kabul etmek üzere olduğunu anladı. Hemen yatakta biraz yana kayarak elinin tersiyle boşluğu işaret etti ve neşeyle fısıldadı.
“Hadi gel.”
Zhan Bei Tian, onun gözlerinin içindeki hilal gibi parlayan gülümsemeye baktı, sonra yatağa göz gezdirdi ve yavaşça oturdu. Ayakkabılarını çıkardı ve uzandı.
Mu Yi Fan, yanına sokularak derin bir nefes aldı.
Allahım! Zhan Bei Tian’ın vücudu gerçekten harika, hissi çok güzel… İnsan bakmadan edemiyor.
Zhan Bei Tian, parmağıyla Mu Yi Fan’a dokunarak alçak sesle uyardı.
“Kımıldama.”
Mu Yi Fan, kutu yüzünden fazla kıpırdamaya cesaret edemedi. Ancak bugün her zamanki gibi birkaç saniyede uyuyakalamadı. İki dakika geçtikten sonra tekrar gözlerini açtı ve hâlâ gözlerini kısmış yatan Zhan Bei Tian’a baktı.
“Uyuyamıyorum.”
“Sohbet edebiliriz.”
Mu Yi Fan da konuşmaya hazırdı, zaten onun isteyip istemediğini sormuyordu bile.
“Bei Tian, neden son zamanlarda senden aldığım şeyi geri vermemi istemedin? Yani… yuttuğum o kırmızı boncuğu?”
Zhan Bei Tian hafif bir ses tonuyla sordu.
“Boncuğu dışkıyla attın mı?”
Mu Yi Fan homurdandı, “Hayır, hâlâ içimde. Ama merak ediyorum, eğer çıkarmazsam beni ameliyat ettirmek için hastaneye götürmeyecek miydin?”
Zhan Bei Tian’ın gözleri parladı, sonra biraz gizemli bir şekilde konuştu
“Karın patlama noktasına gelene kadar beklerdim, sonra bıçağı alıp açardım.”
“Ben zaten ölüme yakın biriyim, bari öldükten sonra çıkarmaz mısın?”
Zhan Bei Tian, ‘ölüm’ kelimesini duyunca yüzü birden asıldı, gözleri buz gibi oldu.
Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın yüz ifadesinin bir anda değiştiğini görünce alçak sesle sordu.
“Olmaz mı?”
Zhan Bei Tian, elini kaldırıp gözlerini kapadı ve ciddi bir ses tonuyla konuştu.
“Uyu artık.”
Mu Yi Fan’ın yüzü bir anda endişeyle doldu, aceleyle konuştu.
“Bir şey daha söyleyeyim, sadece bir şey.”
“Söyle.”
“Eğer bir gün gidersem ya da kaybolursam… beni özler miydin, yoksa hiç özlemez miydin?”
Eğer bir gün Zhan Bei Tian, onun aslında Zombi Kral Mu Yi Fan olduğunu öğrenirse, kitabın içindeki gibi onu acımasızca öldürür müydü, bunu bilmiyordu.
Ama Mu Yi Fan, cevabı beklerken çoktan uyuyakaldı.
Zhan Bei Tian, yanındaki kişinin düzenli nefes alışlarını duyunca yavaşça elini indirdi. Ama hemen çekilmedi, parmak uçlarıyla onun üzerindeki kaba sargının üzerinden hafifçe geçti.
Uzun süre düşündü… fakat Mu Yi Fan’ın sorduğu soruya kendi içinde bir cevap bulamadı.
Yorum