Çevirmen: Khentimentiu
Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın işaret ettiği yere baktı. Filmin afişi animasyondu.
“Yok artık, ciddi ciddi çizgi film mi izlemek istiyorsun sen?”
Zhan Bei Tian, elini geri çekip garsonun önceden getirdiği limonatadan bir yudum aldı.
Mu Yi Fan, bu jilet gibi adamın çizgi film sevdiğine inanamıyordu.
“Yani koskoca adam olduk, çizgi film mi izleyeceğiz? Cidden izlemek mi istiyorsun?”
“Evet,” dedi Zhan Bei Tian, gayet ciddi bir şekilde.
“Ama ben çizgi film izlemek istemiyorum.” Mu Yi Fan, komedi filmini göstererek.
“Ben komedi izlemek istiyorum.”
Zhan Bei Tian, derin derin ve gizemli bir ses tonuyla cevapladı.
“Senin için değil zaten. Otur sadece.”
Mu Yi Fan, kıkır kıkır güldü.
“Ne demek o şimdi?”
Zhan Bei Tian’ın bakışları Mu Yi Fan’ın gözlerinden karnına kaydı, sessizliğe gömüldü.
Mu Yi Fan istemeye istemeye bilet almak için işleme başladı.
“Pekâlâ, alıyorum biletleri.”
Nasıl olsa adam onunla film izlemeye razı olmuştu. Başka film seçmeye gerek yoktu. Hem sonuçta animasyon sayılır.
Biletleri yeni almışlardı ki, garson ellerinde iki tane biftekle masaya yanaştı ve gülümsedi.
“Afiyet olsun beyefendiler, üç ekstra karabiberli biftek için biraz beklemeniz gerekecek.”
Film başlayana kadar biraz vakit vardı. Bu boşluğu değerlendiren Mu Yi Fan, çatal bıçağa sarıldı, sanki üç gündür açmış gibi yumuldu yemeğe. Neyse ki sinema yakındaydı, yoksa bifteği çiğ çiğ yutacaktı.
Bir saat sonra, Mu Yi Fan tıka basa doymuş, Zhan Bei Tian garsonu hesabı istemek için çağırmıştı.
Garson gülümseyerek yaklaştı.
“Beyefendi, soyadı Rong olan bir hanımefendi hesabınızı ödedi. Ve aynen şöyle dedi, ‘Umarım arkadaş olabiliriz.’”
Cebinden altın renkli bir kartvizit çıkardı.
“Bu da Bayan Rong’un kartı. İletişime geçmek isterseniz numarası burada. Tabii eğer mümkünse, sizin de bir iletişim numarası bırakmanızı rica etti.”
Zhan Bei Tian’ın yüzü bir anda buz kesti.
Odada sıcaklık birkaç derece düştü sanki.
Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın suskunluğunu fark etti, usulca ufak bir hatırlatma geçmek istedi.
“Film başlamak üzere…”
Zhan Bei Tian ona baktı, gözlerini kırptı, sonra garsonun uzattığı kalemi aldı. Kâğıda iri iri “Zhan Bei Tian” yazdı, altına da güçlü, erkeksi bir yazıyla bir cep telefonu numarası ekledi.
Mu Yi Fan numaraya göz gezdirdi… gözleri faltaşı gibi açıldı.
Bu… bu benim numaram değil mi?!
“Ama neden benim-”
Zhan Bei Tian ona öyle bir bakış attı ki, Mu Yi Fan cümlesinin kalanını yutmak zorunda kaldı.
Aklına romanın hikâyesi geldi. Orijinalde baş kadın karaktere cevap vermeyen Zhan Bei Tian şimdi hem adını yazmış hem telefon numarası bırakmıştı.
Demek ki benim bu hikâyede var olmam, olayların seyrini değiştirmiş…
Garson, aldığı numaradan memnun bir şekilde odadan çıktı.
Zhan Bei Tian ayağa kalktı.
“Hadi gidelim.”
Mu Yi Fan hemen alışveriş torbalarını topladı, arkasından dışarı çıktı.
Sinema salonuna geldiklerinde, tam giriş saatine denk gelmişlerdi. İkili görev bölümü yaptılar, biri eşyaları emanet noktasına bıraktı, diğeri biletleri aldı.
Sinema girişinde tüm yetişkinler çocuklarıyla gelmişti. Bir tek bu iki koca adam, Zhan Bei Tian ve Mu Yi Fan, el ele kol kola çizgi filme girince bilet kontrolündeki görevli emin olamayıp bir iki saniye fazladan kontrol etti.
Salonun en arka sırasındaki koltuklarına oturdular.
Film başladıktan sonra Mu Yi Fan, çizgi film diye sıkılacağını sanmıştı ama en çok gülen o oldu. Hatta Zhan Bei Tian bile ona şaşkın şaşkın bakıyordu.
“Ahahah çok komik ya!” Mu Yi Fan, karnını tutarak gülüyordu.
“Her güldüğümde karnım hopluyor resmen!”
“…”
Mu Yi Fan aniden ciddileşti, Zhan Bei Tian’ın elini karnına koydu.
“Vallahi bak cidden oynuyor,hissediyor musun?”
“…”
Yorum