Çevirmen: Khentimentiu
Mu Yi Fan, Beyaz kıyafetli Adam’ı hemen kafasından sildi attı. Zaten erkek başrolü öldürdükten sonra dünya diye bir şey kalmayacaktı, beyaz kıyafetli herif kimmiş pek de umursamadı açıkçası.
Şehir merkezine geldiğinde ilk durağı eczane oldu. Önce ishal ilacı aldı, “ne olur ne olmaz” diye bir kutu da mide gazı tableti kaptı ve onları gizlice cebine tıktı. Yani bu işler belli olmaz, hazırlıklı olmak lazım!
Eczaneden çıkar çıkmaz soluğu alışveriş merkezinde aldı, kıyafet alışverişi yapacaktı. Karnı epeyce çıkık olduğu için mecburen bol kesim rahat kıyafetler aldı, “sonra nasıl olsa daralırım” diye düşündü. Erkek başrol için de birkaç karizmatik kombin yaptı, “yakınlık kurarız belki, gönlünü kazanırım” hesabı.
Tam kasa sırasındayken telefon çaldı. Arayan Zhan Bei Tian’dı.
“Bugün öğlen bir iş görüşmem var, yemeği dışardan hallet,” dedi ve telefonu kapattı. Direkt. Ne bir merhaba, ne nasılsın. Bildiğin robot gibi.
Mu Yi Fan kendi kendine söylendi: “Bu adam hani askerdi? Ne işi? Toptancıya mı gidiyorsun silah almaya?”
Telefonun ekranına bakarken gözü tarihe kaydı, 11 Nisan. Aklına bir şeyler geldi. Romanın erkek başrolü bu tarihte ne yapıyordu?
Hatırladı. Zhan Bei Tian, 11 Nisan’da silah tüccarlarıyla Xilanfan’da bir restoranda buluşuyordu. Yüklü miktarda silah siparişi verip, yurtdışında teslim edilecekti. Ayın başı geldiğinde silahlar yurt dışına, ertesi gün ise dünyada… kıyamet!
Mu Yi Fan bir an “ayvayı yiyoruz” paniğine girdi ama sonra kendine geldi. Önceliği başkaydı, Siyah tırnak mevzusu. Halledilmesi gerek!
Alışveriş merkezini tavaf etti, yedinci katta bir tırnak bakım salonu buldu. Lakin etraf fıstık gibi kadınlarla dolu. Şimdi koca herif oraya girse, millet ya sapık sanar ya da soyguncu. Üstüne bir de yüzünde sargı bezi var, tam “aranan şüpheli” profili.
Uzunca bir süre kapının önünde pinekledi. İçeriden çalışan kız artık “bu ya rahatsız ya da soyguncu” diyerek neredeyse güvenliği arayacaktı.
Kadının niyeti ciddi olduğunu anlayınca Mu Yi Fan dişini sıktı, “ölüm kalım meselesi” deyip içeri daldı.
“Merhaba, ben tırnaklarımı yaptırmak istiyorum da…”
Kadın bir anlık afalladı, ama hemen dışarda volta atan adamı hatırladı.
“İlk seferiniz mi efendim?” dedi gülümseyerek.
Mu Yi Fan bir sağa bir sola baktı, herkesin gözü üstünde. “Rezilliğe bak” der gibi bir hali vardı. Hemen sordu.
“Özel odanız var mı?”
“Var tabii… Ama özel oda hizmeti normal fiyattan %10 pahalıdır…”
“Fark etmez. Özel oda istiyorum,” dedi Mu Yi Fan, can havliyle.
Kadın hemen onu tezgâha götürdü. Oradaki görevli bilgisayardan kontrol etti.
“Efendim, ilk oda şu an boş…”
Tam cümleyi bitirecekken kapıdan bir ses yankılandı.
“Ben bu odayı istiyorum!”
Herkes döndü. İçeri dalan kadın adeta podyumdan çıkma gibi yürüyordu. Güzelliğiyle ortamı dondu. Mu Yi Fan kadına bakar bakmaz ağzından şu kelime döküldü.
“Abla?”
Yorum