Çevirmen: Khentimentiu
Aman Allah’ım! Kadın başrol, tıpkı Mu Yi Fan’ın gerçek hayattaki gizli platonik aşkına benziyordu. Resmen kopyası!
“Annecim,” diye iç geçirdi içinden, “ben hangi tanrıyı kızdırdım da bu başıma geldi?”
Oysa kitabı yazarken, kadın başrolü betimlerken gizli aşkını hiç düşünmemişti. Hatta adını bile kullanmamıştı! Ee, nasıl oldu da bu kız aynısı oldu?
Sonra hatırladı, Kitaptaki Mu Yi Fan da aynı kıza platonik aşıktı. Ve bu yüzden erkek başrole gıcıktı.
İyice canı sıkıldı. “Sırf bu yüzden mi bu kadın, gerçek hayattaki aşkıma birebir benziyor yani?”
Kadının yüzüne öylece bakakaldı. O kadar ki, gerçek dünyaya dönüşü uzun sürdü.
Bu sırada üç dangalak, Zhan Bei Tian’ın onların buraya geliş amacını anladığını fark etti. E tabii, plan suya düşmüştü, “en iyisi gidelim de rapor verelim,” deyip tıpış tıpış uzaklaştılar.
Onlar gittikten sonra Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’a döndü. Ama baktı ki Mu hâlâ kadının yüzüne bakıp dalmış bir şekildeydi… Kaşlarını çattı ve buz gibi bir sesle konuşmaya başladı.
“Bay Mu.”
Mu Yi Fan bir anda kendine geldi.
“Ne oldu?”
“Araçta bekle.”
Zhan Bei Tian’ın yüzündeki siniri gören Mu Yi Fan içinden geçirdi, “Tamam, tamam, bu adam kesin beni kıskandı. Ev işlerini bile bana bırakmak istemez, illa her şeye burnunu sokacak. Hem sadece kıskanmakla kalmaz, şimdi bir de başımda dırdır edecek.”
Kafasını toparlayıp düşüncelerinden sıyrıldı, sonra heyecanla el sallayıp bağırdı.
“Güzellik! Benim adım Mu… Mu Mu! Senin adın ne?”
Zhan Bei Tian sabrını zorlamamak için önce adamı arabanın ön koltuğuna yerleştirdi, sonra direksiyon başına geçti. Ama Mu Yi Fan pes etmedi, camdan dışarı sarkıp bağırdı.
“Güzellik, bir dahaki görüşmemizde seni yemeğe götüreceğim! Numaram, Sıfır beş yüz…”
Zhan Bei Tian iç çekti.
“Otur ve sus!”
Mu Yi Fan aldırmadı bile. Bağırmaya devam etti.
“Adımı unutma güzellik! Mu Mu!”
Sonra da Zhan Bei Tian’ı parmağıyla işaret etti.
“Ona da Zümrüt Çiçek diyebilirsin!”
Rong Yan bu ismi duyunca kıkırdadı.
“Böyle kaslı koca adam, Zümrüt Çiçek mi?”
Zhan Bei Tian’ın yüzü bir anda kapkara oldu. Arabayı hızla sürdü, olay yerinden uzaklaştı.
Mu Yi Fan koltuğuna yaslandı.
“Kızın adını sormayı unuttum ya…”
Kız hem gerçek aşkına benziyordu hem de Zhan Bei Tian’ın az önce adını söylediği kişiyle alakası yok gibiydi. Mu Yi Fan sadece yüzünü tanıyordu.
Muhtemelen birlikte büyümüşlerdi. Sonuçta aynı babadan olma iki kardeşti bunlar. Zamanında Rong Yan’ın babası yasak aşkına tutulmuş, karısını boşayıp metresle evlenmeye karar vermişti. Bu yüzden kardeşler ayrı büyümüştü.
Bir yaşına yeni girmiş olan Rong Xue babasıyla kalmış, babanın yeni karısı sayesinde şımarık mı şımarık bir tipe dönüşmüştü. Ablasına karşı kıskançlığı da zamanla nefrete dönmüştü.
Aralarında kan bağı olmasına rağmen, bu kız ablasını küçüklükten beri dışlamıştı.
Üstelik ablası daha güzel olduğu ve erkeklerin ilgisi ablasına kaydığı için, Rong Xue iyice kafayı yemişti. Ve sonra ne yaptı dersiniz? Gitti, üç dangalağı ayarladı ki ablasını sokağın ortasında rezil rüsva etsinler!
Zhan Bei Tian sessizce bunları düşünüyordu. Göz ucuyla Mu Yi Fan’a baktı, ama asıl kafasında dönen şey.
“Bu olaylar, benim yeniden doğmadan önceki hayatımla birebir aynı. Demek ki kıyamet gerçekten kopacak. O zaman şimdiden hazırlıklara başlamalıyım.”
Yorum