Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 65. Bölüm

Çevirmen: Ashily
***65. Kısım***
Ashley, Koi’yi her zaman bıraktığı yol kenarında arabayı durdurduktan sonra, arabadan inen Koi’nin karşısına geçti.
Koi başını kaldırıp ona bakarak “Teşekkürler, Ash,” dedi.
Ashley sessizce Koi’ye baktı ama yüzüne değil. Onun bakışlarını fark eden Koi üzerine bakıp tekrar başını yukarı kaldırdı.
“Teşekkür ederim, bana yine kıyafet aldığın için… Seninkilerden birini ödünç verebilirdin.”
Ashley “Hayır, kesinlikle olmaz,” diye sert bir şekilde itiraz edince Koi şaşkınlıkla ona baktı ama Ashley ciddiydi.
Koi’nin nasıl göründüğüden haberi yoktu ama Ashley için durum son derece önemliydi.
Duştan sonra, yıpranmış kot pantolonuyla ödünç verdiği tişörtü giymiş olan Koi’yi gördüğünde donup kalmıştı. Üstüne tam oturmayan tişört her yerinden sarkıyordu ve yukarıdan bakıldığında Koi’nin çıplak teni görünüyordu. Ashley, üzerinde bıraktığı izlerin hala durduğunu görünce delice bir öfke ve arzu hissetti.
Hemen Koi’yi arabaya bindirip alışveriş merkezine götürdü ve Koi’nin bedenine göre üç parça kıyafet alıp onu giydirdikten sonra ancak rahatladı. Elbette durumu bilmeyen Koi, “Ash başkalarının kıyafetlerini giymesini sevmiyor,” diye düşündü.
İkisi hala karşı karşıya duruyorlardı. Dışarıdan bakıldığında her şey aynı gibi görünüyordu ama Koi, bugünkü atmosferin her zamankinden farklı olduğunu hissediyordu.
‘Elbette farklı.’
İçten içe acı duysa da bunu kabul etmek zorundaydı. ‘Bu durumu yaratan benim. Ama elden bir şey gelmez.’
‘Ash bir yanılsama içinde.’
Koi, durumunu çok iyi anlıyordu. Ashley, acıdığı için onu gruba almıştı. Bunun için ona minnettardı ama bu yanlış anlaşılmanın daha fazla devam etmesini istemiyordu.
‘Ayrıca, dönüşümün üzerinden çok zaman geçmedi, bu yüzden muhtemelen kafası yeterince karışık. Zamanla pişman olacağına eminim.’
Koi zorla gülümseyerek “Teşekkür ederim, Ash,” dedi.
‘Sadece bir yanılsama olsa bile beni sevdiğini söylediğin için teşekkür ederim. Sen gerçekten iyi birisin.’ diye içinden ekledi.
“Koi.”
“Evet.”
Ashley ona seslendi. Koi hemen cevap verdi.
Ashley bir süre sessiz kaldıktan sonra konuştu. “Sana seni sevdiğimi söylediğimde ciddiydim.”
“Bu-“
Ashley kararlılıkla Koi’nin sözünü kesti. “Bu bir hata ya da yanılsama değildi. Seni seviyorum.”
Ne diyeceğini bilemeyen Koi’ye bakarak sözlerine devam etti.
“Sözlerimi neden bu kadar şiddetle reddettiğini bilmiyorum ama duygularımı senden daha iyi biliyorum. Seni seviyorum ve bu yanılsama değil.”
“…”
“Seni seviyorum. Neden inanmıyorsun?”
Ashley acı bir şekilde gülümsedi. Güneş batmaya başlamış, her yeri kırmızıya boyamıştı. Koi, Ashley’nin parlayan platin sarısı saçlarının esen rüzgarda savruluşunu dalgın gözlerle izledi. Ağzını açtı ama düzgün bir ses çıkmadı. Uzun bir sürenin ardından nihayet konuştu.
“Benim gibi birisini… sevmen imkansız.”
Ashley kaşlarını çattı, hoşnutsuzluğu aşikardı. Onun yüz ifadesini gören Koi, ne yapacağını bilemeyerek bakışlarını sağa sola kaçırdı.
“Koi.”
“Evet.”
Hızla cevap verdiğinde, Ashley her zamankinden daha ciddi ve sert bir sesle konuşmaya devam etti.
“Bir daha ‘benim gibi birisini’ deme. O zaman ‘senin gibi birisini’ seven biri olurum.”
“…”
Koi nutku tutulmuş bir halde yüzüne baktı. Ashley devam etti. “Sevdiğim kişiyi küçümsemeyi bırak. Connor Niles’ı aşağılayan kim olursa olsun kızarım. Bunu yapan sen bile olsan.”
Bu sert ton karşısında Koi hiçbir şey söyleyemedi. Ashley, sessizce duran Koi’ye bakarak sordu. “Anladın mı, Koi?”
“…”
Ashley tam adını söyledi. “Connor Niles.”
Koi hızla başını salladı.
“Evet.”
Titreyen bir sesle ekledi.
“Bunu bir daha yapmayacağım.”
Ancak o zaman Ashley’nin yüzü gevşedi ve her zamanki yumuşak gülümsemesi ortaya çıktı.
“Güzel.”
Koi onun gülümsediğini görünce rahatlamıştı ama yine de onun olanlar konusunda ciddi olduğuna inanması zordu. ‘Şu an rüya mı görüyorum acaba?’
‘Belki de hala Ash ile birlikte yatıyorumdur.’
‘Dönüşümünün bitmesini beklerken uyuyakalmış olabilirim. Aksi takdirde Ashley bana böyle şeyler söylemezdi.’
Bunları düşünürken, aniden Ashley’nin sesini duydu. “Yine kendini küçümsüyorsun, değil mi?”
“Ne? Ah, hayır.”
Ashley’nin sorgulayan bakışları karşısında Koi telaşla başını salladı.
“Sadece, şey… inanmakta zorlanıyorum.”
“Seni sevdiğime mi?”
Koi cevap veremedi. Ashley, artık onun tepkilerine o kadar alışmıştı ki şaşırmıyor ya da rahatsız olmuyordu.
“İnanmasan da sorun değil.” Ashley konuştu. “Seni sevmeye devam edeceğim ve sen inanana kadar defalarca söyleyeceğim. Seni seviyorum. Bu yüzden sorun değil. Sen bıkana ya da gerçekten kabul edene kadar asla pes etmeyeceğim.”
“Ben…”
Koi, kelimelerini tamamlayamadan başını eğdi. Bu durumu nasıl yorumlayacağını bilemiyordu. Olduğu yerde dururken, Ashley pantolonun cebinden bir şeyler çıkarıp ona uzattı.
Koi, uzatılan şeye şaşkınlıkla bakıp başını kaldırdı. ‘…Bu da ne demek?’
Onun ifadesini gören Ashley konuştu. “Evet, senin verdiğin eve dönüş partisi bileti.”
“Bunu neden…”
Şaşkınlıkla bakan Koi’ye Ashley cevap verdi. “Partiye seninle gitmek istedim.”
Koi de bunun farkındaydı. ‘Belki fikrini değiştirmiştir?’ Bunun normal olduğunu düşünürken, bir yandan da neden bileti geri verme zahmetine girdiğini merak ediyordu.
Geri verilen bilet kalbini acıtırken, Ashley beklenmedik bir şey söyledi. “Eğer bir gün bu partiye benimle gitmek istersen, o gün geldiğinde bunu bana ver.”
Koi bu sözler karşısında yine kekeledi. “N-Ne?”
Ashley sakin bir sesle devam etti. “Bana partiye birlikte gitmek istediğini söyle. O zaman anlarım.”
Ashley’nin dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. “Senin de beni sevdiğini.”
Koi ağzı açık bir şekilde olduğu yerde kaldı. Onun beyninde savaş çıkmış gibi panik içinde olduğunu fark eden Ashley, daha fazla zaman kaybetmeden uzanıp Koi’nin elini tuttu. Güçsüzce açık duran avucuna bileti koyup parmaklarını bükerek zorla tutturduktan sonra, diğer eliyle Koi’nin elini sıktı.
“Bekleyeceğim, Koi.” Bu sözlerle Koi’yi tekrar öptü. Yanağında nemli bir his oluştu ve sevimli bir ses duyuldu.
“O zaman hoşça kal, Koi. Yarın görüşürüz.”
Ashley gülümseyerek el salladı ve arabasına bindi. Koi’yi şaşkın bir halde orada bırakarak uzaklaştı.
Arabayı hızla sürerken Koi’nin dikiz aynasındaki yansıması hızla gözden kayboldu.
Ashley doğrudan eve gitmek yerine şerit değiştirip amaçsızca yolda ilerlemeye başladı.
Şu anda eve gitmek istemiyordu. Biraz önceye kadar Koi ile birlikteydi ama şimdi tekrar yalnız kalmıştı.
Aslında Doğu’da yaşarken de durum pek farklı değildi. Yaşadığı malikanede her zaman birçok hizmetçi vardı ama etraf sessizdi. Bundan nefret ettiği için sessizlikten kaçmıştı. Burası da sessizdi ama etrafta insanların olmasından daha iyiydi. En azından etrafının sessiz olması kimse olmadığında doğaldı.
Ancak Koi’nin evine gelmesinden sonra bu doğal şey değişmişti. Ashley artık bu sessizlikten bıkmıştı. Yalnız uyumak istemiyordu. Ama kiminle olduğu önemliydi. İstediği tek bir kişi vardı.
Birden direksiyonu tutan eli gözüne çarptı. Kısa kollu tişörtünden görünen kolunda sargı bezi vardı. Uyurken Koi’nin sardığı bandajdı.
Bir eliyle direksiyonu tutarak sargılı kolunu kaldırdı. Bir süre baktıktan sonra yavaşça sargının üzerine dudaklarını bastırdı. Hissettiği sıcaklığın Koi’ninkiyle aynı olduğunu fark edince istemsizce iç çekti.
Yorum