Koyu Switch Mode

Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm

A+ A-

Çevirmen: Ashily


***56. Kısım***

Bill konuşmaya devam etti. 

“Ash istediği için onunla takılıyoruz ama çokta fark etmiyor. Koi’nin varlığı ve yokluğu bir.”

Koi hızla elleriyle ağzını kapattı. Bunu yapmazsa çığlık atacak gibi hissediyordu. Nefesini tutarak saklanırken başka biri devam etti.

“Doğru, çok konuşmuyor, bazen yanımızda olduğunu bile unutuyorum.”

“Aslında Koi gibi biriyle takılacağımızı hayal bile etmezdim.”

Sözlerin hepsi Koi’nin kalbini delip geçiyordu. Ama bunu bilmeyen diğerleri durmadı.

“Ama Ash’in de yaptığı tuhaf değil mi? Sırf acıdığı için onunla takılıyor.”

“Şey, o iyi bir çocuk, sanırım üzüldüğü için ona şefkat duyuyordu.”

“Ash iyi bir çocuk ama sınırlarını çizmesi gerektiği yeri bilir.”

“Belki de Koi o kadar acınasıydı ki Ash ona çizgiyi aşacak üzülmüştür. Bu da olabilir.”

‘O kadar acınasıydı ki.

Çizgiyi aşacak kadar.

Üzülmüştür.’

Koi olduğu yerde donakaldığında aniden başka bir ses duyuldu.

“Ne hakkında konuşuyorsunuz?”

Koi şaşkınlıkla irkildi. ‘Ash.’ 

Diğerleri de şaşırmış gibi görünüyordu, birden ruh halleri değişti.  Gergin bir şekilde başını uzatan Koi, onlardan biraz uzakta duran Ashley’i gördü ve kuru tükürüğünü yuttu. Koi, huzursuzluk ve biraz umutla sıradaki sözleri bekledi.

‘Belki de her şeyi yanlış anladım’

Koi düşündü. ‘Belki de sadece laf olsun diye konuşuyorlardı ya da bambaşka bir şey demek istediler ve ben onları yanlış anladım. Zaten söylenenleri çoğu zaman yanlış anlarım. Hepimiz böyle hatalar yaparız.’

Koi, umutsuzca Ashley’e baktı. ‘Lütfen, Ash.’

Ashley devam etti. “Konuşun, ne hakkında konuşuyordunuz?”

Ashley toplanmış gruba bakarak kaşlarını çattı. Çocukların tedirgin tepkisi dikkate değerdi. ‘Bu çocukların Koi’nin adını söylediklerini duyduğuma eminim.’

Tereddüt eden grubun içinden Bill cesaretini toplayıp öne çıktı. “Neden son zamanlarda sürekli Koi ile takıldığını konuşuyorduk.”

Ashley kaşlarını çattığında, diğer bir çocuk hızlıca öne çıktı. “Bu kadar tuhaf olan ne, Bill daha önce ona üzüldüğün için, ona iyi davranmamızı söylemişti.”

“Doğru, bu yüzden biz de Koi’yi aramıza kabul ettik, değil mi?”

‘Serseriler.’ Hemen ispiyonlayan çocuklara hayretle bakan Bill, tekrar Ashley’e döndü. 

Onun yüzündeki hayal kırıklığı ifadesini gören Ashley konuştu. “…Söylediği doğru.”

‘…Ne?’ Koi kulaklarına inanamadı. Arkadaşlarının söylediklerini yanlış anlamış olabileceğini ummuştu.

‘Doğru muydu?’ Koi’nin gözleri titriyordu. 

‘Ashley.

Kabul etti.

Gerçekten öyle söylemiş.’

Ashley’nin sesi kaskatı kesilmiş Koi’nin kulaklarında yankılandı.

“Koi’ye acıdığım için ona iyi davranmanızı söylediğim doğru ama…”

Ashley’in sesi devam ederken Koi orada duramazdı. Bu yeterliydi. Eğer bundan fazlasını öğrenirse, özellikle de Ashley’in ağzından duyarsa, dayanamayacaktı.

Koi aceleyle oradan uzaklaştı. Aklında az önce söylenenler yankılanıyordu.

‘O kadar acınasıydı ki.

Ona şefkat duyuyordu.’

Gözlerinden yaşlar aktı.

***

Ashley yüzünü buruşturarak ekledi. “Bu uzun zaman önceydi, artık öyle düşünmüyorum.”

“Gerçekten mi?”

“Sen neden bahsediyorsun?”

Şaşkın tepkiler üzerine Ashley tekrar konuştu.

“Yani Koi iyi bir çocuk. Bu yüzden arkadaş olduk. Onunla takılmak eğlenceli.”

Hepsi birbirine baktı. Ashley’in samimiyetinden şüphelenir gibi garip bir şekilde, tereddütle ağızlarını açtılar.

“Ah… Öyle mi?”

“Koi gibi biriyle anlaştığını fark etmemiştim…

Çok da memnun olmayan tepkiler üzerine Ashley ciddiyetle uyardı. “Bu doğru. O yüzden artık bu konuda konuşmayın.”

Son sözleri üzerine herkes duraksadı. Ashley kaşlarını çattığı anda Bill aniden sordu. “Sadece bu mu? Koi iyi bir çocuk olduğu için mi?”

“Başka ne sebep olabilir ki?” Ashley, soruyu soruyla cevap verdi. 

“Beni her gördüğünde gülümsüyor, bu beni mutlu ediyor.” Bu sözleri söylerken gülümseyince herkes şaşırdı. Ashley fark etmemiş gibi davranıp konuşmaya devam etti.

“Gülümseyip kulaklarını oynattığında hep kızarıyor. Saçlarının her zaman karışık olduğunu fark ettiniz mi? O kadar çok saçı var ki yukarıdan baktığında tıpkı bir Gloster kanaryasına benziyor. Üstelik saçının bir kısmı her zaman bir yerlere doğru uzanmış oluyor. Bugün şu taraf kalkmıştı, söylemeyi düşündüm ama morali bozulur diye söylemedim. Hiç görmediniz mi? Gerçekten mi? Hiç mi?”

Ashley konuşurken  kocaman gülümsüyordu. Onu uzun zamandır tanıyanlar bile böyle gülümsediğini ilk kez görüyorlardı. Şaşkın bakışlar arasında ilk konuşan Bill oldu. “Ah, anladım. Onu sevimli olduğu için seviyorsun.”

Ashley kaşlarını çattı. “Sevimli mi?”

Ani tepkisi üzerine Bill durakladı ve cevap verdi. “Ah… Sevimli değil mi? Hani, çok küçük hayvanlar var ya. Onlara benziyor. Neydi, hamster ya da sincap.”

Başka bir çocuk hızla atıldı. “Doğru, senin de dediğin gibi Gloster Kanaryası’na benziyor.” 

Ardından sanki herkes bunu bekliyormuş gibi konuşmaya başladı. “Dürüst olmak gerekirse, Koi iyi bir çocuk olmasaydı onunla asla takılmazdım.”

Başka bir çocuk başını salladı. 

“Doğru, Ash öyle söylemiş olsa bile, Koi kötü biri olsaydı ona uygun şekilde davranıp görmezden gelirdim.”

“Aslında bu kadar yakın olmamızın sebebi Koi’nin iyi olması.”

“Ve sevimli olması.”

“Doğru, doğru.” İri yapılı çocuklar başlarını salladı.

“Kulaklarını oynatması çok havalı, değil mi? Daha önce televizyonda görmüştüm, ama gerçekte ilk kez görüyorum.”

Kendi vücutlarının büyük olduğunu asla düşünmeyen çocuklar, konuşmaya devam ettiler. “Evet. Ayrıca küçük olduğu için daha da sevimli.”

Başka bir çocuk konuştu. “Bir sürü küçük çocuk var ama Koi farklı, değil mi?”

“Neden bilmiyorum kendi kardeşim hiç sevimli değil ama Koi sevimli. O yüzden farklı.”

“Kardeşin senin gibi iri yarı. Elbette Koi çok daha sevimli.”

“Sevimli.”

“Doğru, sevimli.” 

Arkadaşlarının giderek daha rahat konuşmasını izleyen Ashley rahatsız olmaya başladı.

‘Bu çocuklar neden bahsediyor?’ Ashley kaşlarını çattı ve kollarını çaprazladı. ‘Tabii ki de Koi sevimli, ondan daha sevimlisi yok. Dünyadaki tüm sevimli şeyleri bir araya getirseniz bile Koi kadar sevimli olamaz.’

Bu bir gerçekti ancak Ashley’in sinirlenmesinin sebebi başkaydı.

‘Peki neden hepiniz Koi’nin ne kadar sevimli olduğunu söylüyorsunuz?’

Durumu fark eden Bill, diğerlerine hafifçe uyarıda bulundu. “Hey, hey.”

O ana kadar Koi hakkında konuşmaya dalmış olan çocuklar, sonunda gerilimli atmosferi fark ederek sustular. Tehlikeli bir hava hissettiler. Büyük bedenli çocuklar omuzlarını silktiler ve yavaşça arkalarına baktılar. Dehşete kapıldılar.

Ashley kollarını kavuşturmuş, onları kızgın gözlerle süzüyordu.

‘Ne yanlış yaptık ki?’

Bu sorunun cevabını kimse bilmiyordu ama daha fazla konuşmadılar. Hızla konuyu değiştirmeye çalıştılar.

“Hey, acıkmadınız mı?”

“Tabii ki acıktım. Green Bell’e gidelim mi?”

“Evet, hadi bir şeyler yiyelim. Açlıktan ölüyorum. Ash, sen ne dersin?”

Ashley kollarını çözdü ve normal ifadesine geri döndü. “Bir randevum var.”

“Ah, anladım. Bu saatte… Kız arkadaşın bile yokken, bir randevun var ha.”

Gereksiz yere konuşan çocuğu dirseğiyle sertçe dürten Bill hızla gülümsedi. “Evet, Ash. O zaman yarın görüşürüz. Yorulmuşsundur, git dinlen. Biz de hemen gidelim, gerçekten açlıktan ölecek gibiyim.”

Arkasını dönerken bilerek abartılı bir şekilde tepki verince, diğerleri de hızla başlarını sallayarak Ashley ile vedalaştılar.

“Yarın görüşürüz.”

“İyi akşamlar, Ash.”

“Yarın görüşürüz.”

Ashley de vedalaştıktan sonra arabasını park ettiği yere yöneldi. Tamamen gözden kaybolduktan sonra geride kalan grup üyeleri kafa kafaya verip tekrar konuşmaya başladı.

“Ne oluyor? Bu neydi böyle?”

“Bilmiyorum, onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim.”

“Evet, son oynadığımız maçta rakip oyuncu faul yaptığında hakemin uyarıyı Ash’e verdiği zamandan bu yana ilk kez bu kadar sinirlendiğini görüyorum.”

“Ash, Koi’den nefret mi ediyor?”

Birinin söylediği bu sözler hemen bir başkası tarafından reddedildi.

“Hayır, biraz önce Koi ile iyi anlaştıklarını kendi söyledi.”

“Ama onu partiye bile davet etmedi.”

“Hayır, partide Ash de yoktu. Belki de ikisi birlikte başka bir yere gittiler?”

“Yok artık, gerçekten mi?”

“Bilmiyorum ama bak, az önce Ash Koi’yi savundu. Ondan kesinlikle nefret etmiyor.”

“Peki bu ne demek oluyor o zaman?”

Görüş ayrılığının ortasında Bill durumu özetledi. “Bize Koi ile iyi anlaştığını söyleyip durdu, Koi hakkında güzel şeyler söyledi. Ama biz de aynı şeyleri söylediğimizde sinirlendi. Neden böyle yaptı?”

Ciddi yüz ifadeleriyle birbirlerine bakarken içlerinden biri aniden öne çıktı. “Bunun ne olduğunu biliyorum.”

“Ne?”

“Neymiş?”

Aceleyle sorulan soruya ciddi bir yüz ifadesiyle cevap verdi. “Babam da anneme böyle davranıyor.”

“Ne?”

“Ne saçmalıyorsun?”

Bir anda yuhalama ve eleştiri yağmuruna tutuldu. Ama çocuk ciddiydi.

“Gerçekten. Babam, annemin ne kadar güzel, iyi ve akıllı olduğunu öve öve bitiremez. Ama biz onun dediklerini tekrar ettiğimizde hemen değişir. Siz bunu nereden bileceksiniz, der. Ama biz onun çocuklarıyız.”

Bu sözlerin ardından başka biri konuştu. “Bunu neden yapıyor? Baban onun çocukları olduğunuzu bilmiyor mu?”

“Hey, seni or*spu çocuğu.”

************************************************************************************************

Abi Koi’nin durup sadece en gereksiz muhabbeti duyması ve en önemli kısmı dinlememesi klişesi beni şaşırtmadı. Ama keşke doğruları duysaydı. Bu arada ben bu kısımları 70. bölümlerde falan oluyor sanıyordum. Hikayenin büyük bir kısmı kayıp bende. -Ashily

Etiketler: novel oku Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm, novel Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm, online Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm oku, Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm bölüm, Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm yüksek kalite, Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 56. Bölüm light novel, ,

Yorum

Sunucu değişikliğinden ötürü bölümlerde sayfalar hatalı olabilir. Gerekli güncellemeleri yapıyoruz ancak biraz zaman alacak. Sabrınız için teşekkürler🌸

X