Koyu Switch Mode

Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek

A+ A-

Çevirmen: Ashily

YAN HİKAYE BÖLÜM 9: BAHSE GİRMEK


Bunun üzerine hepsi bir anlığına hareketsiz kaldı. Isaac’in nefesi kesildi ve Henry sıktığı yumruğunu açtı. Seth de gitmek üzere olduğunu unutup olduğu yerde durdu. Mark konuşmaya devam etti.

“Josh’un sık sık ortadan kaybolmasının sebebi yeni bir iş araması olabilir mi? Durum buysa, bizimle çok vakit geçirmemesi mantıklı geliyor.”

Seth kendi kendine mırıldandı. “Bir düşününce buraya gelmesinin sebebi paraya ihtiyacının olmasıydı.” 

Isaac düşünceli bir şekilde başını salladı. “Evet, annesinin iyileştiğini duydum.”

“Şu an için öyle ama tedavi edilebilecek bir hastalık değil, yani yine paraya ihtiyaç duyacak, değil mi? Belki de daha fazla paraya ihtiyacı olur.”

Seth’in ciddi analizi, Mark’ın yüzünün daha da soldurdu. 

Henry ayağa kalktı ve başını salladı. “Eh, maaşlarımız biraz gecikmeli yatıyor.” 

“…Elimden gelenin en iyisini yapıyorum.”

Mark itiraz etti. Seth destek olmak amaçlı omuzlarına dokundu. 

Isaac araya girdi. “Bence sebebi bu değil. Josh sadık bir adamdır, bizi birdenbire sırtımızdan vurmaz.” 

“Birden olmayacak. Bir veya iki ay veriyorum.” Henry cevap verdikten sonra sustu. Etrafta sessizlik oluştu. Bu sessizliği bozan kişi Seth oldu.

“Josh olmadan, yapamadığımız şeyleri yapmak zorunda kalacağız.”

‘Ama fazla endişelenmeyin çünkü ortada bir şey yok’ demek üzereydi ki Mark sözünü kesti.

“Josh’u kaybetmemiz gerçekten zor olur, bizim için çok değerli bir güce sahip biri. Bir düşünün, yeteneği ve tecrübesi sayesinde gittiği her yerde memnuniyetle karşılanacaktır. Karşı tarafın koşulları aşırı derecede iyiyse onlarla yarışamayız.”

Mark sanki Josh tarafından işten ayrılacağı konusunda uyarılmış gibi bir yanılgıya kapıldı. Bu durumda onu kendi haline bırakmanın daha iyi olacağını düşünen Seth, hiçbir şey söylemeden ayrılmaya hazırlandı. Ancak bu sefer de Isaac araya girdi.

“Başka sebepler de olabilir. Josh’a güveniyorum.”

Henry alaycı bir şekilde “Başka sebepler mi? Ne gibi?” diye sorduğunda, Isaac ciddi bir şekilde cevap verdi. 

“Ortada bizden ayrılmasına neden olacak bir durum yok. Josh’un kişiliğini düşünürseniz üzgünse ya da bir sorunu varsa bunu doğrudan söyler ve içten içe acı çekmez. Her şeyden önce, bizimle ilgili herhangi bir sorunu olduğunu düşünmüyorum.”

“O halde ne?”

“Umm…”

Henry’nin devam eden sorgulaması, Isaac’i suskun bıraktı. Isaac cevap vermeden bir kaç saniye önce Henry aceleyle başını salladı ve onu durdurdu. “Bir dakika bekle.”

Isaac duraksadığında Henry ceplerini karıştırdı ve yere bir şey koydu.

Henry onu hemen durdurdu ve cebinden bir şey çıkardı. “Tamam, benden 5 dolar.”

Herkes onun aniden parayı çıkarıp masaya koyduğunu görünce şaşırdı. Isaac şaşkın bir şekilde, “Ne? Parayla iddiaya mı girmek istiyorsun? Josh’un başka bir işe gireceğine dair?” diye sordu.

“Ne olmuş? Girmemem için bir neden var mı?”

Henry terslediğinde Isaac  bir şey söylemesini istercesine Mark’a döndü. Ama Isaac’in görüş alanına giren şey, Mark’ın cüzdanından 10 dolar çıkarmasıydı.

“Pekala, eğlenceli. Yapacak bir şey yok.”

Isaac üzgün bir şekilde “Mark, sen de mi?” dedi ama ikiye karşı birdi. Mark içini çekerek mırıldandı. “Keşke yanılmış olsaydım.”

“Elbette yanılıyorsun Mark.”

10 doları alan Henry, bu kez dönüp Isaac’e baktı. “Gerçeği öğrenirsek sana söylemeyeceğiz. Ne olduğunu bilmek istiyorsan sen de bahse gir.”

Aghh, inleyen Isaac, acı dolu bir sesle konuştu. “Josh bir şey söylemeyecek.”

“Josh’un ağzı sıkıdır.” O zamana kadar izleyen Seth onayladığında Henry de gönülsüzce başını salladı. “İşkenceye uğrasa bile asla sır vermez. Bu yüzden ne yaparsam yapayım kendimi güvende hissediyorum.”

Isaac kendi kendine bunun Josh’un en güzel yanlarından biri olduğunu düşündü ve bu sefer biraz akıllıca davranıp bunu dile getirmedi. Bir anlığına sessizlik oldu ama çok geçmeden Henry umursamaz  bir tavırla arkasını döndü.

“Şimdiye kadar böyleydi. Sonuç olarak bize katılmıyor musun? O halde çık dışarı. Peki ya sen Seth?”

Isaac, Seth’in böylesine aptalca bir iddiayı elbette görmezden geleceğini düşündü. Ancak beklenmedik bir şekilde Seth pantolonundan cüzdanını çıkardı ve içinden parayı çıkarıp masanın üzerine koydu. Sonuç olarak skor 3’e 1 olduğunda Isaac’in söyleyecek başka bir şeyi kalmamıştı. Bir an vicdan ve merak arasında gidip geldi ama sonunda cebinden buruşuk bir banknot çıkardı. Yanlışlıkla 20 dolarlık bir banknot çıkardığını fark ettiğinde o değiştiremeden Henry parayı aldı.

“Bu bir iş değişikliği değil. Çünkü Josh o kadar sadakatsiz bir adam değil.”

Isaac kendini zorlayarak konuştuğunda Henry kaşlarını çattı. “Peki o zaman, Başka ne olabilir? Söyleyeceklerinin hepsi bu mu?”

Isaac’in yetersiz hayal gücünün sınırı buraya kadardı. Henry daha fazla sorgulamaya gerek duymadı ve Isaac’in, cep telefonunda kayıtlı olan hissesinin yanına “İş değişikliği değil” yazdı. Tam “Elendi” yorumunu yazmak üzereyken Isaac ağzını açtı.

“Hasta olamaz mı? Belki de hastaneye yalnız gidiyordur.”

Kimse yorum yapmadı. Henry tereddüt etmeden “Elendi” yazdı. Isaac’in 20 doları sadece bahis için başlangıç ​​parasıydı. Henry kendi fikrini açıklamadan önce Seth’e sordu. “Sence?”

Hepsi gözlerini Seth’e çevirdi. Seth, Josh’un bir Omega olduğunu öğrenen ilk kişiydi. Bunun yanı sıra zekiydi ama sessizdi ve kimsenin aklına gelmeyen her şeyi kendi başına çözerdi. Tek sorun bunu kendine saklamasıydı.

Herkes Seth’in ikna edici bir şeyler söylemesini bekliyordu. Isaac iddiaya o da girdiği için mutlu olduğunu düşünse de Seth’in şu an ne söyleyeceğinden emin değildi. Mark onun söylediklerinin her zaman doğru cevap olmadığını düşünmesine rağmen içinden Seth’in “iş değişikliği” kelimesini söylememesi için dua etti. Sonunda Seth’in ağzı açıldı ve konuştu. “’Bir ilişkisi var’a bir oy.”

“Ne?”

“Biriyle mi çıkıyor? Kiminle?”

“Bir iş değişikliği değil mi?”

Henry, Isaac ve Mark neredeyse aynı anda bağırdılar. Seth içini çekti, kaşlarını çattı ve tekrar konuştu.

“Ben böyle düşünüyorum. Neden işi bahane ederek ayrılacağını düşünüyorsunuz?  Üstelik hiçbir şey söylemedi bile. Eğer işini değiştirecek olsaydı önce sana söylerdi Mark. Böylesine önemli bir konuyu tartışmadan harekete geçmek Josh’un karakterine uygun değil.”

“Yani?”

Seth bakışlarını Mark’tan uzaklaştırdı ve sakince konuşmaya devam etti.

“Josh’un kendini iyi hissetmediğini ya da herhangi bir sorunu olduğunu sanmıyorum hatta bugünlerde eskisinden daha enerjik görünüyor. Ayrıca setteki kızlardan bazıları Josh’a aşık olmuş gibi görünüyor, bu yüzden onlardan biriyle çıkıyor olması imkansız değil. Belki düşündüğümden daha derin bir ilişkisi vardır.”

Seth omuz silkerek ekledi.

“Aslında geçen gün birini Josh’a itirafta bulunurken gördüm.”

“Ne? İtiraf mı?

“Öyle mi? Peki ne oldu?”

Mark ve Henry de aynı tepkiyi verince somurtkan bir yüz ifadesiyle cevap verdi.

“Sanırım… Naomi’nin sekreterlerinden biriydi. Josh hemen Hayır dedi ve her şey bitti. Bu onun özel hayatı, şimdiye kadar söylemedim çünkü ikisinin de utanmasından korkuyordum.”

“Benim denk geldiğin buydu ama muhtemelen daha da fazlası var.” Mark Seth’’in sözlerine katıldı. “Josh bu kadar ilgiyi hak ediyor. Yine de Tanrım, Rose hayal kırıklığına uğrayacak.”

Hepsi ofiste çalışan Rose’un başından beri Josh’a aşık olduğunu biliyordu. Josh’un bir Omega olduğu gerçeği şok edici olabilirdi ama şimdi bir sevgilisi olduğunu bilmek onu hasta edebilirdi. Taleplerin azalması ve işlerde sorun yaşanması ihtimaline karşı ekip içinde hepsi bu gerçeği sır olarak saklamak konusunda anlaşmıştı. Yani Josh’un bir Omega olduğunu hayal bile edemeyen diğerlerinin ondan hoşlanması oldukça muhtemeldi.

“Belki de bunu bir iş gezisindeki sıradan bir romantizm olarak düşünüyordur.” Seth bunu söylediğinde Mark başını salladı, bu da olası bir fikirdi. Ancak tam herkes aynı fikirde olmak üzereyken Isaac itiraz etti.

“Ama Josh için Pitt her zaman her zaman önce gelir, değil mi?  Şu ana kadar tek gecelik ilişki bile yaşamamış bir adam. Ama birdenbire birileriyle ilişki yaşamaya başlıyor, Josh’un şu ana kadarki hali göz önüne alındığında bu hiç mantıklı değil.”

“Umm, bu da doğru.” Mark yine Isaac’le aynı fikirdeydi. Henry onları görmezden gelerek başını Seth’e çevirdi. “Yani ‘Josh’un bir ilişkisi var’ üzerine mi bahis oynuyorsun?”

“Evet.”

Seth başını salladı. Böyle aptalca bahislere nadiren katılırdı. Ancak bugün bu bahse katılmasının nedeni sadece bir can sıkıntısı anında ortaya çıkan küçük bir eğlence olması değildi. İş arkadaşlarının hepsi iyiydi ve her birinin pek çok güçlü yanı vardı, yalnızca bir tane kötü özellikleri vardı. Seth özellikle bu konuda kendini yapayalnız hissediyordu.

Gözlerini açık tutup para kazanma şansını kaçıranlar sadece aptallardır. Ve Seth o kadar da aptal değildi. Bir süre düşündükten sonra kendisi de böyle hissetmeyen Henry kendi adına karşısına şunu yazdı.

<Arkamızdan kumar oynuyor.>

‘Bunun olması imkansız.’

Üçü de aynı anda aynı şeyi düşündü ama kimse bir şey söylemedi. Gerçekte hiçbiri bu işten para kazanacağını düşünmüyordu. Seth dışında.

Seth, Henry’e acıyarak baktı ‘İşte bu yüzden her zaman para kaybediyorsun.’ diye düşündü. Her zaman kumar oynayan birinin onun iş arkadaşı olması çok acıydı.

“Bu arada, eğer sevgilisi varsa kiminle birlikte? Yani diğer kişi kim olurdu?” 

Isaac tereddüt içinde sorduğunda, Henry dudağını büzdü ve konuşmayı devam ettirdi.

“Tamam, eğer bunu doğru tahmin ederse, kazancını iki katına çıkaracağım. Hepiniz benimle aynı fikirde misiniz?”

Mark ve Isaac başlarını salladılar. İş arkadaşlarından daha fazla para almak istemeyen Seth, en beklenmedik ismi verdi.

“C.” 

“Ne? Miller mı?”

“C mi? Bildiğimiz C mi?”

“Seni p*ç! Ciddi olur musun?”

Anında bir yaygara koptu ve bunun ardından Seth eşyalarını toplayıp oradan ayrıldı. Arkada kalanların Seth’e yönelik alayları devam ediyordu. Hala çok parlak olan güneş ışığıyla yoluna yürürken, anlamsız bir kahkaha attı. ‘Chase Miller mı? Biraz fazla abarttım.’

Josh, arkasından dönenlerden tamamen habersiz, o akşam günün sonuna doğru yurda geri döndü. Henry, bahsin sonucunu ona sormak için sabırla bekledi ama zamanı kaçırdı ve ertesi gün uyandığında Josh çoktan işe gitmişti.

***5. Kısım***

Serin esintiye rağmen hava her zamankinden daha güneşliydi ve hafif nemliydi. Öğle yemeği vakti yeni bitmişti ve restoran hâlâ kalabalıktı ama dışarıdaki masalar boştu. Josh içeri baktıktan kısa süre sonra dışarıdaki şemsiyeli masalardan birinde yer buldu.

“Biraz sonra birisi daha gelecek. Teşekkürler.”

Siparişi almaya gelen çalışana gülümsedi ve menüyü aldı. Can sıkıntısıyla ince kaplamalı tek sayfalık bir menüye göz gezdirirken randevu saatinden kısa süre sonra beklediği kişi geldi.

“Buradayım, Dane.”

Masada oturan Josh, uzaktan onun yürüdüğünü fark etti ve elini kaldırdı. Dane eski bir tişört ve elbette buruşuk bir kot pantolon giyiyordu. Karışık saçlarıyla evsiz biriyle karıştırılabilecekmiş gibi görünüyordu.

“Darling kendini iyi hissetmiyor, bu yüzden onu veterinere bıraktım.” Karşısına oturur oturmaz, Dane hemen sebebini açıkladı ve Josh haykırdı. “Şimdi iyi mi? Büyük bir sorun mu?”

Darling, Dane’in kedisiydi ve kör ve sağır olmasına rağmen Dane’in varlığını bir hayalet gibi fark eder ve ona sürtünürdü. Ayrıca Dane de Darling dışındaki herkese karşı kayıtsız biriydi. Tekrar yumuşak bir yüzle konuştu.

“Hayır, sadece yaşlandı. Dünden beri doğru düzgün yemek yiyemediği için onu veterinere götürdüm ama bir sorun olmadığını, sadece biraz sıvıya ihtiyacı olduğunu söylediler.”

“Bunu duyduğuma sevindim.”

“Ben de.”

Josh, Dane’in yanıtına başını salladı ve önüne döndü.

“O halde Darling’e serum verdikleri sırada mı benimle buluştun? Geri dönmem gerekiyor mu?”

Dane bileğindeki saati kontrol etti ve hemen cevap verdi. “Saat 5’te kapanıyorlar 5’ten önce gitmem yeterli.”

“Tamam o zaman. Henüz yemek yemedin, değil mi?” Josh, o gelmeden önce göz attığı menüyü ona verdi. Dane gelişigüzel bir şekilde menüye baktı, sonra bir sandviç, patates ve bir içecek seçti.

Dane menüyü geri verirken “Gerçekten yorgun görünüyorsun, çok mu çalışıyorsun?” diye sordu. Odasına döndüğünde yatar yatmaz yatakta uyuyakalmış olan Josh, bu sözler üzerine acı bir şekilde gülümsedi.

Uyuyamadığı söylenemezdi. Tam bir gün boyunca Chase’in yatağında yattıktan sonra etraftakilerin gözünden kaçmayı başararak yurda dönen Josh, yarım günden fazla ölü gibi uyumuştu. Buna rağmen sırtı hâlâ ağrıyordu.

************************************************************************************************

Çok komik bir bölümdü bence sjsjsjs bizim koruma ekibinin kendi aralarında konuşmaları aşırı iyi oluyor. Ufak bir spoi vereyim. İddianın sonucunu ikinci kitapta öğrenecekler.

Etiketler: novel oku Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek, novel Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek, online Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek oku, Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek bölüm, Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek yüksek kalite, Kiss Me If You Can [Novel] Yan Hikaye 1. Kitap Bölüm 9: Bahse Girmek light novel, ,

Yorum

Sunucu değişikliğinden ötürü bölümlerde sayfalar hatalı olabilir. Gerekli güncellemeleri yapıyoruz ancak biraz zaman alacak. Sabrınız için teşekkürler🌸

X