Çevirmen: Athena
BÖLÜM 5
Sunwoo hemen binadan çıktı. Şirketin içinde bir market vardı ama onun bir arama yapması da gerekiyordu.
Cadde, benzer yükseklikteki binalarla doluydu. Sunwoo yaklaşık iki blok öteye kadar yürüdü ve etrafına baktı. Binalar arasındaki dar sokak ıssızdı, özel bir telefon görüşmesi için mükemmeldi.
Arama neredeyse zil sesi bitmek üzereyken cevaplandı.
“Merhaba, ben Han Sujin.”
Han Sujin, dün Sunwoo’ya hamile olduğunu söyleyen aile hekimiydi.
Han Sujin ona numarasını vermiş, yardıma ihtiyacı olursa aramasını söylemişti. Bakışları ve ses tonu şefkat doluydu.
Görünüşe göre bir şeyi ciddi şekilde yanlış anlamıştı ama Sunwoo bunu olduğu gibi bıraktı. Aslında işine yarayabilirdi.
Sunwoo sakince kendini tanıttı. “Ben dün hastaneye yatan Choi Sunwo.”
Telefondan içten bir ses geldi. “Ah! Bay Choi Sunwoo. Merhaba! Nasıl hissediyorsunuz?”
“Fena değil. Ama yemek kokusu aldığımda midem bulandı biraz.”
Han Sujin, Sunwoo’nun sabah bulantıları için aradığını sanarak nazikçe açıkladı. “Hmm… Sanırım sabah bulantıları başlamış. Genellikle 2. ay civarında ortaya çıkar ama birkaç hafta erken de olabilir, endişelenmeyin.”
“Bunun için aramadım.”
“Öyle mi? Başka bir belirtiyle ilgili mi o zaman?”
“ Hayır, onunla da ilgili değil. Durumumla ilgili ayrı olarak birinin bilgi isteyip istemediğini merak ettim.”
“Hayır, kimse istemedi. Soracağını düşündüğünüz biri mi var?
Hastanede bulunan Genel Müdür Kang’ın ya da Sekreter Jo’nun bir şey sormamış olması rahatlatıcıydı.
“Evet. Lütfen bundan sonra da hamileliğimi gizli tutun.”
Han Sujin nazikçe yanıtladı. “Endişelenmeyin. Bölümümüz itibarıyla zaten şüphelenmezler.
Mantıklıydı. Kadın doğum yerine aile hekimliğinde tedavi olan hamile biri olduğunu kim düşünürdü ki?
Sunwoo bir ricada daha bulundu. “Teşekkür ederim. Eğer biri sağlığımı sorarsa sadece hasta olduğumu ve hastanın izni olmadan semptomları açıklayamayacağınızı söyleyin, lütfen.”
“Tabii ki. Hastanın mahremiyetini korumak bir doktorun görevidir. Herhangi bir sorunuz ya da sıkıntınız olursa istediğiniz zaman benimle iletişime geçebilirsiniz.”
Sunwoo başını sallayarak aramayı sonlandırdı. Telefonu cebine koydu ve elini yavaşça karnına götürdü. Farkında olmadan karnını okşuyordu. İçinde bir hayat olduğunu bilmek…
Sanırım alışkanlığa dönüşebilir.
Sunwoo karnını bir kez daha ovuşturdu ve ara sokaktan çıktı. Şimdi sıra içindeki fetüsü beslemekteydi.
…..
Sunwoo şirket binasının önüne geldi. Bir süre kafeyle market arasında kararsız bakışlarını gezdirdi, sonra markete yöneldi.
Kafede birçok şey satılıyordu ama marketin ürün çeşitliliği daha fazlaydı, bu yüzden daha cazip geldi.
İçeri giren Sunwoo, üçgen kimbaplara, sıcak yiyeceklere, ramenlere ve haşlanmış yumurtalara göz gezdirdi. Ama bunlardan herhangi birini yediğini düşünmek midesini bulandırınca atıştırmalık reyonuna yöneldi.
Ne alması gerektiğini düşünürken hamile bir iş arkadaşının ne yediğini hatırladı.
Keskin kokusu ya da aroması olmayan sade bisküvi ve mısır gevreklerinden aldı. Kasaya giderken dondurucu kısmında duraksadı ve kendine sade bir dondurma seçti.
Sıcak havada avucunda hissettiği serinlik hoşuna gitmişti.
Marketten çıktıktan sonra doğrudan asansöre binip yukarı çıktı.
Sunwoo sekreterlik ofisine girdiğinde, Sekreter Jo onu market poşetiyle görünce şaşkın bir ifadeyle konuştu. “Ha! Sunwoo, bu kadar atıştırmalık da neyin nesi?”
Sunwoo biraz mahcup bir şekilde gülümsedi ve poşeti yanına aldı.
“ Öyle, canım bir şeyler yemek istedi.”
Sabah soğuk ve mesafeli olan Sekreter Jo, bu kez sıcak bir tavırla konuştu.
“Öyle mi? Bana da bir şey var mı içinde?”
Acaba canı mı çekiyor? diye düşündü Sunwoo. Sonra tereddüt etmeden Sekreter Jo’nun masasına yaklaştı, poşeti açıp içindekileri gösterdi.
“Beğendiğini al.”
Sunwoo’nun sözü üzerine Sekreter Jo poşetin içine baktı ve yüzü hayal kırıklığıyla asıldı. Poşet, neredeyse tadı olmayan sade bisküvilerle doluydu.
“Bu ne ya, hepsi tatsız tuzsuz. Diyette falan mısın? Neden hepsi kuru bisküvi? Hem biliyor musun, bisküviler aslında daha fazla kalori içeriyor. Zayıflamaya falan yardımcı olmuyor yani.”
Sekreter Jo isteksizce poşeti kurcaladı, ardından daha tatlı olan iki atıştırmalıkla dondurmayı seçti. Sunwoo’nun bakışları farkında olmadan elindeki dondurmaya kaydı.
“Ne? Bunu alamaz mıyım yani?”
Sekreter Jo gözlerini kısarak Yoksa yiyecek konusunda cimrilik mi yapacaksın? Der gibi baktı ve dondurmayı sağa sola salladı. Belli ki sinirlendirmeye çalışıyordu. Sunwoo bu kadar bariz bir numaraya karşılık vermek istemedi.
“Hayır, afiyet olsun. Zaten paylaşmak için almıştım.”
Sunwoo başını sallayınca Sekreter Jo şüpheci bir ifadeyle ona baktı.
“Sunwoo, neler oluyor sana?”
“Efendim?”
“Bugün, alışık olduğumdan farklısın.”
Sunwoo afallamış bir ifadeyle durdu. “Ah…”
O an, gerçek Sekreter Choi gibi davranmadığını fark etti.
Sekreter Jo elindeki atıştırmalıkları hafifçe sallayarak Yani normalde böyle şeyler almazsın, değil mi? der gibi baktı.
Bu durumda ne yapmalıyım? Şimdi, bedenini ele geçirdiğim Sekreter Choi gibi mi davranmalıyım?
Ama asıl sorun, Sunwoo’nun orijinal hikâyede Sekreter Choi’nin nasıl biri olduğuna dair pek bir fikri olmamasıydı. Bildiği en fazla birkaç satırlık bilgi vardı; o da, Choi’nin Genel Müdür Kang’ı çocuğunu taşıdığı için şantajla tehdit ettiğinden bahsediyordu.
Buna bakılırsa, pek de nazik ya da çekingen biri gibi görünmüyordu…
Ama tam anlamıyla orijinal Sekreter Choi gibi davranmak zorunda da değilim, değil mi? Sonuçta, istifamı verip şirketten ayrıldıktan sonra bu insanları bir daha görmeyeceğim.
Bu yüzden Sunwoo, kendi doğallığında davranmaya karar verdi. “Ben bayılıp hastaneye kaldırıldığımda beni ziyarete gelmiştin. Teşekkür etmek istedim sadece.”
“Ah, peki… O zaman afiyetle yerim bunları.”
Sekreter Jo garip bir ifadeyle başını salladı. Yüzündeki tuhaf bakış, Sunwoo’nun bayıldıktan sonra bir garip hâle büründüğünü düşündüğünü belli ediyordu.
Elinde kalan atıştırmalıklarla arkasını dönen Sunwoo, Kang Jinwook’un ofisinin kapısının hafifçe aralık olduğunu fark etti. Sonrasında kendini iyi hissetmediği hakkındaki konuşmalarını hatırladı.
Bir anlığına, bu bedeni ele geçirmeden önce neler konuşulmuş olabileceğini merak etti ama Sunwoo bu düşünceyi hızla kafasından attı.
Zaten istifa ediyorum, artık bunların hiçbir önemi kalmayacak.
……
Öğleden sonra, sabaha kıyasla çok daha sakin geçti. Bunun en büyük nedeni, Genel Müdür Kang’ın ofiste olmamasıydı. Kişisel sekreteri, Sekreter Kwak, ani bir randevu ayarlandığını söyleyip sekreterlik ofisini bilgilendirmişti.
Harika! Az sonra istifamı Sekreter Jo’ya veririm, sonra da eve giderim.
Sunwoo, bu düşünceyle içi biraz daha hafiflemiş şekilde işine odaklandı.
“Sunwoo, Mushin Şirketi yöneticileriyle olan öğle yemeği toplantısı için neresiyle anlaştın?”
“Ha? Aa, bir saniye…”
Sekreter Jo’nun sorusuyla irkilen Sunwoo hemen ekrana göz attı. Programda “Mushin Şirketi” başlığının altında yalnızca bir tarih vardı. Görünüşe göre yer henüz belirlenmemişti.
“Henüz karar verilmemiş.”
Sunwoo’nun cevabına Sekreter Jo kaşlarını çattı.
“Ne? Daha iletişime geçmedin mi? Hemen kontrol et! Ne yaptın bütün gün? Müdür Jung’u arayacağımızı söylemiştim sana!
“Özür dilerim.”
Sunwoo hemen özür diledi. Suç kendisinde olmasa bile, sorun ortadaydı ve bir şekilde çözülmesi gerekiyordu.
Eh, ilk defa başıma gelmiyor böyle şeyler.
Yayıncılık şirketindeki yılları boyunca türlü durumu deneyimlemişti; bu yüzden sakin kalarak programı açtı. Onu izleyen Sekreter Jo ise şaşkın bir ifadeyle başını yana eğdi.
Çok tuhaf. Bu kim böyle? Sekreter Choi böyle değildi. Normalde terslenirdi, lafı yapıştırırdı. Bu da neyin nesi şimdi? Bu kadar sessiz sakin olmasına anlam veremiyorum.
Aklına bir şey mi geldi acaba? Gerçekten başına bir şey mi geldi?
Sunwoo’ya bakarken bu sorular hızla geçti Sekreter Jo’nun gözlerinden.
“Boşver. Onu ben hallederim. Sunwoo, sen git de dinlenme alanındaki malzemeleri yenile. Bu sabah yapmamıştın, değil mi?”
“Ah, anladım.”
Sekreter Jo’nun keskin ses tonuna rağmen Sunwoo hiçbir itiraz etmeden ayağa kalktı.
Açıkçası Sunwoo’nun durumu biraz zordu. Sabah içgüdüsel olarak idare etmişti ama Mushin Şirketi toplantısıyla ilgili herhangi bir bilgi yazılı değildi.
Dinlenme alanında, atıştırmalıkların, içeceklerin ve kahvenin bittiğini fark etti. Depo dolabını açtığında her şeyin düzenlice dizili olduğunu gördü. Bu yüzden alışverişe gerek duymadan sadece eksik yerleri doldurdu.
Kahve makinesiyle çevresini nemli bir bezle sildi, boş su haznesini doldurdu, etrafa saçılmış çöpleri topladı ve hatta yere kadar temizledi. Dışarı çıktığında ise Sekreter Jo’nun bir telefon görüşmesi yaptığını gördü.
“Evet, her zamanki gibi değildi.”
Sunwoo tam yerine oturacakken, Sekreter Jo göz ucuyla ona baktı.
“Gözünü üzerinde tut ve garip bir şey olursa hemen bana haber ver. Bu davranışın bir sebebi olmalı.”
Ama telefondan gelen soğuk sesle karşılaşınca hızla gözlerini başka yöne çevirdi.
“Anlaşıldı.”
Sunwoo, Sekreter Jo’nun bu cevabını duyarken sandalyeye oturdu.
Sonra bitmemiş takvimi kontrol ederken Mushin Şirketi’yle ilgili bir not buldu.
“Sekreter Jo, Mushin Şirketi için görüşülebilecek restoranların listesini verdiğinde, telefonla rezervasyon yapılıp yapılmayacağını kontrol et.”
Hımm…
Notu okuduğunda, Mushin Şirketi için toplantı yeri ayarlama işinin başta Sekreter Jo’ya ait olduğu anlaşılıyordu.
Sunwoo’nun görevi, yalnızca Sekreter Jo birkaç seçenek sunduktan sonra arayıp uygunluk kontrolü yapmaktı.
Ama bugün Sekreter Jo, sanki bu görev en başından beri Sunwoo’nun sorumluluğuymuş gibi davranmıştı.
Sunwoo’nun bakışları istemsizce Sekreter Jo’ya döndü. Telefon görüşmesini bitirmişti ve şu anda monitöre bakarken klavyeye bir şeyler yazıyordu.
Zorbalığa uğramış…
Sadece bir gün yaşamış olsa da Sunwoo bunu hissedebiliyordu. Sekreter Choi diğer çalışanlarla pek geçinememişti. Hayır, bu sadece “geçinememek” de değildi; açıkça sevilmeyen biriydi.
Dünkü hastane sahnesinde Sekreter Jo’nun tavırlarından, dinlenme alanındaki çalışanların konuşmalarına, market poşetinden dondurma alırken yapılan sinir bozucu yorumlara ve az önce üstüne atılan görev azarlamasına kadar her şey bunu gösteriyordu.
Sunwoo düşüncelerini toparlarken yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
Bu harika! O zaman istifa ettiğimi duyunca daha da mutlu olurlar.
İçinde daha da hafiflemiş bir hisle işine odaklandı.
Zaman hızla geçti ve saat çoktan 18.00 olmuştu. Gizlice kontrol ettiğinde sekreterlerin çıkış saatinin 18.30 olduğunu gördü.
Harekete geçmek için en uygun zamandı.
Sunwoo, çekmecesinde özenle sakladığı istifa mektubunu çıkardı ve Sekreter Jo’nun masasına doğru yürüdü.
“Ne oldu Sunwoo?”
Gün boyunca fark ettirmeden Sunwoo’yu gözlemleyen Sekreter Jo, meraklı bir ifadeyle sordu.
“Buyurun.”
“Nedir bu?”
Sunwoo’nun uzattığı kâğıdı hafif bir memnuniyetsizlikle açan Sekreter Jo’nun gözleri başlığı görünce irkildi.
İstifa Mektubu
“Ha?”
Sekreter Jo, başlığa göz attıktan sonra hızla başını kaldırdı. Gözleri, inanılmaz bir şey görmüş gibi açıldı.
“Bu da ne?”
“İstifa ediyorum.”
“Ne? Sen mi?”
Sekreter Jo’nun gözleri şaşkınlıkla daha da büyüdü.
“Bu kadar ani mi? Daha önce sana defalarca bırak dememize rağmen diretmiştin!”
Sunwoo bir an ne diyeceğini bilemedi.
Demek açık açık bırakması istenmiş…
Bunca zaman inadına devam etmişti. Üstelik sorunlar çıkarıp, dün hastalığını bahane ederek Genel Müdür Kang’a bağırmıştı bile.
Bazı yönlerden, Sekreter Choi gerçekten dikkat çekici biriydi.
Ne düşünüyordun acaba…
Sunwoo zihninde, bedenini paylaştığı asıl Sekreter Choi’ye seslendi. Ama cevap yoktu.
“Birtakım şeyler oldu.”
Hasta olduğumu söylememe gerek yok herhalde.
Sekreter Jo birden pat diye söyledi. “Ne oluyor Sekreter Choi? Gerçekten bir şey mi var? Ne oldu? Yoksa… hastanede ölümcül bir hastalık mı dediler? Ölüyor musun?”
“Ne? Hayır, o kadar da ciddi değil…”
Sunwoo’nun şaşkın cevabı, Sekreter Jo’nun gözlerini daha da büyüttü.
“Ne? Yani gerçekten hastaydın? Yalan söylememiş miydin?”
Sekreter Jo kısa bir süre düşündü, sonra tekrar konuştu.
“Peki. Sekreter Choi, sen şimdilik eve git. Bu mektubu Genel Müdüre ben iletirim.”
Elini sallayarak Sunwoo’ya çıkması gerektiğini işaret etti. Görünüşe göre artık ilgisini yitirmişti.
“Peki, anladım.”
Sunwoo başını eğdi ve arkasını dönerek yürümeye başladı. Sanki tam da bunu bekliyormuş gibi, Sekreter Jo hemen telefonunu çıkardı, Sunwoo’nun uzaklaşan siluetine son bir kez baktı ve ekranı açtı.
[Müdür Bey, Sekreter Choi istifasını verdi. Görünüşe göre…]
Yorum