Koyu Switch Mode

Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek

A+ A-

Çevirmen: Yuuki


İlk karşılaşmada bir kılıç darbesiyle karşı karşıya kalmayı beklemeyen Mei Yin Vadisi’nin Dördüncü Kıdemlisi, açıkça afallamıştı. Ama çabucak kendine geldi, hafifçe gülümsedi ve gelişigüzel bir şekilde saldırıyı engelledi.

 

En nihayetinde Doğan Ruh ve Öz Biçimlendirme aşamaları arasındaki fark, dünya ve gök arasındaki uzaklık kadardı. Öz Biçimlendirme aşamasındaki bir kültivatör, Doğan Ruh aşamasındaki bir kültivatörle karşılaştığı zaman havaya savrulması gayet normaldi.

 

Fakat tam aksine saniyeler içinde Dördüncü Kıdemli, Xie Xi’nin kılıcı tarafından geriye savruldu.

 

Xie Xi’nin hâlâ biraz aklı vardı ve öldürme maksadıyla hareket etmemişti. Ancak, kılıç darbesinde kullandığı güç miktarı az buz değildi. Dördüncü Kıdemli, Öz Biçimlendirme aşamasındaki bir kültivatör tarafından havaya savrulduğunda hazırlıksız yakalanmıştı ve hâlâ şoktayken tereddüt etti. Daha demin yaşanan şeye tepki veremedi.

 

Ortaya çıkan fevkalade yakışıklı Xie Xi’yi gördüklerinde gözleri olağandışı bir şekilde parıldayan o cilveli kadınlar bile, şu anda usulca bir kenara çekilmişlerdi ve konuşmaya cüret edemiyorlardı.

 

Atmosfer biraz garipti.

 

Chu Yu kuru kuru öksürdü ve atmosferi canlandırmaya çalıştı. “…Sen Dördüncü Kıdemlisin, doğru muyum?”

 

Dürüst olmak gerekirse ana karakterin şu anki seviyesiyle, Doğan Ruh aşamasındaki bir kültivatöre karşı savaşmak ona hiçbir baskı hissettirmiyordu.

 

Dördüncü Kıdemli sonunda kendine geldi. Xie Xi’yi işaret ederken eli titredi. Sesi de titriyordu ve yüzü öfke doluydu. “Sen! Sen!”

 

Xie Xi, Chu Yu’nun kaldığı yerden konuşmayı devam ettirirken ifadesizdi lakin tonu çok kabaydı: “Yolu göster.”

 

Chu Yu, çocuğun yüzünü okşadı ve bir ödül niyetine Xie Xi’nin çenesine öpücük kondurmak için yaklaşırken gülümsedi.

 

Az önce bu Dördüncü Kıdemli bilerek çok fazla ses ve kargaşa çıkarıyordu. İster Wei Ciyin’in onu, Xie Xi ve Chu Yu’yu kurtarmaya göndermiş olmasından dolayı kötü bir ruh halinde olsun, ister Öz Biçimlendirme aşamasındaki bu iki kültivatörü hor gördüğü için olsun her halükarda güç gösterisi yapmak istemişti. Birkaç aksaklıktan kaçınmak amacıyla ilk önce Xie Xi’nin üstünlük kurmasına müsaade etmesi daha iyi olurdu.

 

Chu Yu’nun kalp atışları yavaş yavaş hızlandı.

 

Gerçekten de aynı zihne sahip kocalardı. Henüz teklifini dile bile getirmemişti ki Xie Xi çoktan anlamış ve harekete geçmişti.

 

Xie Xi, Chu Yu’ya bakmak için başını eğdi ve gözlerindeki övgü dolu bakışı görünce bir an dili tutuldu. Chu Yu’nun büyük ihtimalle eylemlerindeki bir şeyi yanlış anlamış olabileceğini düşünüyordu. Ancak, küçük bir ödül almış olmanın verdiği hisle artık o kadar da hüzünlü ve asabi hissetmiyordu. Mutlu ve samimi bir şekilde Chu Yu’yu sıkıca kucakladı, yanaklarını ona sürterken ağzının kenarları yukarı doğru kıvrıldı.

 

Biri büyük biri küçük bu iki kişinin, çifte kumrular gibi davranmalarını izlerken Dördüncü Kıdemlinin ağzının kenarı gözle görülebilir şekilde seğirdi. Chu Yu’ya bir an daha bakarken yüzü karardı. Soğuk bir homurdanmayla elini kaldırdı ve Xie Xi’ye bir şey fırlattı. “Genç Efendi’nin sizin için özel yaptığı, nadir, değerli kıyafetler bunlar. Onları giydiğiniz zaman Dun Yue Sekti’nin o kuduz köpek grubu, ruhsal güçlerinizdeki anormalliği fark edemez.”

 

Kasten ya da kasıtsız, ‘anormal’ kelimesini söylerken Xie Xi’ye bir bakış attı. Xie Xi’nin az önceki kılıç saldırısı hakkında hâlâ öfkeli olduğu açıktı ve bazı garip teknikler kullanarak kültivasyon yaptığından şüphe ediyordu.

 

Chu Yu mutsuzdu.

 

Xie Xi’nin desteğiyle Chu Yu, Doğan Ruh aşamasındaki kültivatörden biraz bile korkmuyordu. Minik yüzündeki ifade tamamen küçümsemeye dönüşürken dudağının kenarı seğirdi. “Erdemli kültivatörler, ruhsal kültivasyona odaklanır. Ruhsal gücümüz, yavaş yavaş biriken bir şeydir ve saftır. Şeytani kültivatörler, bizden farklı bir yoldan yürür ve yöntemleriniz hızlı olsa da ruhsal gücünüz saf değildir. Dun Yue Sekti’nin müritleri birilerini arayacaklarsa anormal değil, normal ruh gücüne sahip olanları hedef almaları gerekir.”

 

Dördüncü Kıdemlinin alnındaki damarlar kabardı. Hakikaten Chu Yu’yu ölesiye kırbaçlamak istiyordu ama Xie Xi’ye bir bakış attıktan sonra sessiz kalıp öfkesini bastırmayı seçti.

 

Chu Yu güldü.

 

Xie Xi, Chu Yu’ya bakmak için başını eğdi. Ağzının kenarları bir gülümsemeyle kalktı ama gözlerinin en derinliklerinde koyu bir ışık titreşti. Kısa bir duraklamadan sonra ilk önce Chu Yu’nun bir cübbe giymesine yardım etti ardından da diğerini kendi üzerine giydi. Dördüncü Kıdemli, artık kibar bile olacak ruh hâlinde değildi. Cübbeleri giymeyi bitirdiklerini görünce hemen öne düşüp gitti.

 

Xie Xi umursamadı ve ne çok yaklaşarak ne de çok uzaklaşarak onları takip etti. Bu esnada, o ve Chu Yu birbirine fısıldadılar.

 

“Shixiong… Biraz pişman olmaya başladım.”

 

“Hım?”

 

“Az önce bulunduğumuz yer oldukça iyiydi.”

 

Chu Yu’nun yüzü karardı. Xie Xi’nin hangi yer hakkında konuştuğunu ve nedenini biliyordu. Biraz önce Xie Xi’nin hafifçe boynunu nasıl yalayıp öptüğünü hatırlayınca hemen içinden haylaz bir dürtü yükseldi. Ona daha da sokulup minik dilini uzattı. Ardından sessizce gülmeden önce Xie Xi’nin adem elmasını yaladı. “Bir yerde olmanın ne anlamı var ki? Ne zaman ne de atmosfer doğruydu. Korkarım ki Dördüncü Kıdemliye fazlaca korku salmış olurdun ve ben de başka birini bulmayı düşünmek zorunda kalırdım…”

 

Sırtı karıncalanırken Xie Xi’nin adem elması aşağı yukarı hareket etti. Bu, boynunun hassas olduğunu hissettiği ilk seferdi. Ardından hafifçe gözlerini kıstı. Eli çoktan Chu Yu’nun bileğini tutmuşken gülümsemesi biraz çarpıklaştı.

 

“Başkasını bulmak mı? Shixiong, bulduğun her kimse, onu öldürürüm. Sonra da seni bir odaya kilitleyip her gün sana, benim olduğuna dair işaret koyarım. Ömrün boyunca gitmene izin vermem. İşte o zaman Shixiong ne kadar ağlasa da Shidi yufka yürekli olmaz.”

 

Chu Yu, Xie Xi’nin şaka yapmadığını görebiliyordu. Yalandan güldü ve hemen dudağını öpüp ona sürtündü. “Şaka, sadece şaka.”

 

Baş parmağını Chu Yu’nun minik yüzüne sürterken Xie Xi gülümsedi ve konuyu değiştirdi. “Şu an bile Shixiong, Shidi’nin yeterince iyi olup olmadığını bilmiyor olabilir mi? Eğer öyleyse Shidi henüz yeterince sıkı çalışmamış demektir.”

 

…Yo, yo, yo, yo ana karakter sen zaten en çalışkan kişisin! Öğlen ot yolan çiftçiler bile senin kadar çalışkan değil!

 

Bu düşünce aklına gelmişti ki Chu Yu, uzun bir süre sonra ilk defa Sistem’in bip sesini duydu–

 

“Çın~ Yorum akışı görünümü yükleniyor~ Yöneticinin kendini uygun bir şekilde hazırlamasını istiyoruz~”

 

Hazırla, hazırla, hazırla, hazırlaymış, senin hazırlanı ***eyim!!! Acele et ve kapat şunu!!!

 

[KullanıcıSusamlıMantı: Hahahahaha!! Yatağa vura vura gülüyorum!!! Shidi ah Shidi. Söylememiş miydim? Minik balık çöreği ve balığı aynı anda yiyemezsin╮(╯▽╰)╭ Sana acıyorum, genç adam~ +2 puan]

 

[KullanıcıMaviAkçaağaç: Hehehe, ben de aşk simgesi Parlak Görkem’in neden henüz ortaya çıkmadığını merak ediyordum→_→+2 puan]

 

[KullanıcıMajesteleriİmparatorCariye: _(:3″∠)_ Mutsuzum. Neden Shidi, Qi Sapmasını fırsat bilerek Shixiong’a o şeyi yapmadı? Balık yediğinden bu yana çok uzun zaman oldu… +2 puan]

 

[KullanıcıSerçe: Karşılıklı aşk!!! Shixiong artık son derece korumacı oluyor! Son derece korumacı! Chu Ailesinin aşırı korumacı doğası artık Shixiong’da da ortaya çıkmış! +2 puan]

 

[KullanıcıMiaoMiao: Hehehe, öğlen ot yolan çiftçiler, Shidi x Shixiong… İkisi de sıkı çalışıyor… +2 puan]

 

Chu Yu: “…”

 

Chu Yu gülerken ifadesiz bir şekilde yorum akışı ekranına baktı. Sistem de gülüyordu. Yeteri kadar güldükten sonra yorum akışı görünümünü kapattı ve soğukça: “Bunu söylediğim için üzgünüm ama artık burada kalmaya niyetliyim bu yüzden daha fazla puan biriktirmeyi amaçlamıyorum. Kendini imha edebilirsin artık.”

 

Sistem bir an için sessiz kaldıktan sonra feryat etti: “Çın~ Orijinal roman içeriklerinin sonuna ulaşılmadan önce~ yönetici Sistem’le yaptığı sözleşmeyi kendi isteğiyle feshedemez~”

 

Chu Yu kendine hâkim oldu ve yüzünde kasvetli bir ifadeyle Sistem’i görmezden gelmeyi sürdürdü.

 

Xie Xi merakla Chu Yu’nun yüzünü okşadı. “Sorun ne Shixiong? Yüzün bir anda öldürme niyetiyle doldu. O sapığı öldürmek mi istiyorsun? Eğer Shixiong yapmamı isterse, onu tam şu anda gidip öldüreceğim.”

 

“… İstemiyorum. Sadece biraz stres boşaltmak için uygun bir zaman olduğunu hissettim, o kadar.” Chu Yu, yalnızca konuşarak bile bela çekme yeteneğinin tamamıyla farkındaydı. Bir an sessiz kaldıktan sonra kendini daha derin bir şekilde Xie Xi’nin kucağına gömdü ve sonra sessiz kalmaya karar verdi.

 

Rüzgar ve kar daha da şiddetleniyordu, yüzlerine çarpan rüzgar iliklerine işleyecek kadar soğuktu. Xie Xi kısa bir an Chu Yu’ya gözlerini diktikten sonra bakışlarını çekip cübbesini açtı ve Chu Yu’yu içine sardı. Ardından usulca Mei Yin Vadisi’nin insanlarını takip etti.

 

Mei Yin Vadisi, oldukları yerden çok da uzak değildi bu yüzden Wei Ciyin hemen rahatsızlığı fark edebilmiş ve onları karşılamak için birkaç kişi göndermişti.

 

Bir dağ tepesi geçtikten sonra vadi hemen gözlerinin önünde belirmişti. Ancak hâlâ dış dünyadan ayrıymış gibiydi. Dışarısı karlı ve rüzgarlı bir bölgeyken, vadinin içi baharın ortasında gibi görünüyordu. Sıcaktı ve çiçekler açmıştı; etrafta göz alıcı morlar ve parlak kırmızılar vardı.

 

Wei Ciyin şu anda yalnızca kar beyazı bir içlik giyiyor ve bir çiçek yığınının üzerinde uzanıyordu. Önünde alçak bir masa, masanın üstünde ise bir testi iyi şarap ve bir tabak lezzetli yemek vardı. Kadınsı görünümlü, şeytanı derecede güzel yüzünde derin bir gülümsemeyle tembel tembel şarap içiyordu ve dağınık saçları gözlerini örtüyordu. Memnun ve huzurlu görünüyordu.

 

Onu görür görmez Chu Yu, buraya olan yolcukları sırasında özellikle yaptığı sapanını ve uzun zaman önce topladığı Yıldırım Toplarını tereddütsüz bir şekilde çıkardı. Sapanı hazırladı, hareketleri doğrudan ve etkiliydi. Yere bile inmeden bir karşılama hediyesi olarak çoktan Yıldırım Toplarını fırlatmıştı.

 

Bu Yıldırım Topları özellikle Chu Yu tarafından yapılmıştı. Minicik demir toplarını boyamak için bilerek kırmızı asmalar, mavi çiçekler ve toprak sarısı kil kullanmıştı böylece hoş gözükeceklerdi. Renk girdaplarıyla sıradan insanların yaşadığı kasabalardaki mahalle çocuklarının oynadığı bilyelerden biri gibi gözüküyordu. Kültivatörler için aşırı dikkat çekici bir şey değildi.

 

Wei Ciyin, Chu Yu’nun yaklaştığı gibi ona büyük bir hediye göndereceğini düşünmemişti. Bedenini destekleyip minik renkli topları almak için elini kaldırırken ağzı kulaklarındaydı. Anında, birkaç patlama gerçekleşti ve altında birkaç tane mantar şeklinde toz bulutu yükseldi.

 

Dördüncü Kıdemli eliyle yüzünü kapadı ve başını başka tarafa çevirdi: “…”

 

Chu Yu sapanı geri yerine koydu, gergin ve meraklı bir şekilde altındaki alana baktı. Xie Xi’nin aniden etrafında sarılı kollarını sıkmasını ve ikisini birden kenara çekmesini beklemiyordu.

 

Wei Ciyin çoktan başta durdukları yerde duruyordu. O önceki, daima sakin ve kibar Genç Efendi Wei; şu anda omuzlarına darmadağın bir şekilde dökülmüş karmakarışık saçlara sahipti, kıyafetleri karışıktı ve biraz yorgun görünüyordu. Uzun bir müddet Chu Yu’ya gözlerini diktikten sonra aniden gülmeye başladı.

 

“Üçüncü Lord Chu, gençlik enerjinizi geri kazanmış olmanız ilginç mi geldi?”

 

Chu Yu ifadesizdi. “Üzgünüm ama zaten yaşlı değilim.”

 

Wei Ciyin tıkandı. Ardından cam kalpli Xie Xi’ye döndü. “Daoist arkadaş Xie, her gün sadece Lord Chu’ya bakabilmek nasıl hissettiriyor?”

 

Xie Xi’nin yüzünde kayıtsız bir ifade vardı. “Her gün sadece bakıyor olmam seni hiç alakadar etmez.”

 

İkisinden de bir tepki alamayınca tekrardan gülümsemeden önce Wei Ciyin’in morali bir an için açıkça bozuktu. “Daoist arkadaş Chu, Yun Cuo’ya geldiğine göre bana yardım etmek istiyor olmalı.”

 

Chu Yu, gözünü bile kırpmadan bu utanmaz sözleri söyleyen kişiyi izledi. Bir süre düşündükten sonra nasıl hissettiğini ifade edecek kelimeleri bulamadı. Sadece tehditkâr bir şekilde kıkırdadı ve sapanını tekrardan çıkardı.

 

Wei Ciyin tedbirli bir şekilde geriye çekildi. “Daoist arkadaş Chu bana ne zaman yardım etmeye düşünüyor?”

 

“Birine vücudumdaki laneti çıkarma emrini verdiğin an, bunu düşüneceğim.”

 

Wei Ciyin’in kaşları kırıştı. “Bu pek mümkün değil. Eğer devam edip Daoist arkadaş Chu’nun üzerindeki laneti kaldırırsam ve Daoist arkadaş Chu hemen kaçarsa, boş yere tüm bu sıkıntıya katlanmış olmaz mıyım?”

 

Chu Yu kıkırdamaya devam etti.

 

Tam üstüne basmıştı ve şu anda Chu Yu biraz mahcup hissediyordu.

 

He he.

 

Zor bir karar vermeden önce Wei Ciyin epey bir süre koşullar üzerine düşündü: “O zaman buna ne dersin, babam ilerleyen birkaç günde Mei Yin Vadisi’nde olmayacağı için ve Daoist arkadaş Chu da lanetin kaldırılması konusunda endişeli olduğu için neden ilk başta Kıdemli Fang’dan lanetin yarısını kaldırmasını istemiyorum? Ne düşünüyorsunuz?”

 

Chu Yu henüz cevap vermemişti ki Xie Xi’nin kaşları çoktan kalkmıştı. “Yarısı mı?”

 

“Gün boyunca bu sevimli görünümü sürdürecek ve gece de asıl bedenine geri dönecek. Buna ne dersiniz?” Wei Ciyin, Chu Yu’yu görmezden gelerek Xie Xi’ye imalı bir bakış attı. “Daoist arkadaş Xie’nin, Daoist arkadaş Chu’nun şu anki görünümüne oldukça düşkün olduğunu anlıyorum. Eğer lanetin yarısı kaldırılırsa, iki fırsattan da yararlanmayacak mısın?”

 

S**tir iki fırsattan da yararlanmakmış.

 

Chu Yu sinirliydi: “Kaldırma…”

 

Xie Xi onun ağzını kapadı ve neşeyle baş salladı. “Olur.”

 

Chu Yu sessizdi. Başını çevirdi ve gözlerini Xie Xi’ye dikti. Xie Xi, nazik bir gülümsemeyle ona döndü. “Shixiong, geceleri asıl bedenine dönebildiğin sürece iyi.”

 

Chu Yu: “…”

 

Küçüldüğünden beri, arzuyla yanana ve gözleri kan çanağı olana kadar Xie Xi’yle uğraşmak için birçok şey yapmıştı. Yakın bir zamanda normale dönemeyeceğinin oldukça farkındaydı. Normale döndüğü zaman ise Xie Xi’nin öfkesinin hemen hemen yok olmuş olacağını ve çok fazla öç almayacağını ummuştu.

 

Wei Ciyin’in özellikle lanetin yarısını kaldıracağını hayal edememişti.

 

S**tir, o zaman hiç kaldırmasa daha iyiydi.

 

Kıdemli Fang çok hızlıydı. Ses iletim tılsımını aldığı vakit hızla buraya gelmişti. Wei Ciyin’in isteğini duyduktan sonra lanetin yarısını kaldırmadan önce kısa bir an yüzünde garip bir ifadeyle Chu Yu ve Xie Xi’ye baktı.

 

Şu anda hâlâ gündüzdü bu nedenle Chu Yu herhangi bir farklılık hissetmemişti. Ancak, Xie Xi’nin yakıcı bakışlarını sezebiliyordu. Bir süre sessizliğini korudu, ağlamak istiyordu ama gözyaşları akmıyordu. “…Kıdemli Fang, lanetimi hiç kaldırmasanız daha iyi olurdu. Ya hiç dokunmayın ya da tamamen kaldırın.”

 

Eğer tamamen kaldırılsaydı en azından biraz direnme gücü olurdu.

 

Xie Xi başını Chu Yu’nun kafasının üstüne sürttü. “Shixiong, yaramazlık yapma.”

 

Ağzından bal damlıyordu. Yalnızca bir aptal, sesinde bulunan heyecanı duyabilirdi. Wei Ciyin kararmak üzere olan gökyüzünün rengine baktı. “O zaman, kısa bir süreliğine Mei Yin Vadisi’nde kalmanızı istemeliyim.” derken gözlerinde son derece imalı bir bakış vardı.

 

Bunu söyledikten sonra yan taraftaki güzel genç bir bayanı işaret etti ve genç bayan, Xie Xi’yi bir misafir odasına götürdü.

 

Dürüst olmak gerekirse, burası bir şeytani yol sekti olsa da manzara aslında oldukça güzeldi. Muhtemelen bunun nedeni; koşullar çok uzun zamandır erdemli yolun tarafı için o kadar huzurluydu ki zamanla şeytani kültivatörlerin de ilerleme kaydettiğinden bihaber olmalarıydı. Genç çocuklara verdikleri eğitim kitaplarında çizili şeytani kültivatör konutları, hâlâ akılalmaz derecede karanlık ve kasvetliydi. Çizimlerde insan iskeletleriyle çevriliydiler, dört bir taraflarında mezarlar da vardı, yin qi gökyüzüyle yeryüzünü kaplamıştı ve kargalar acınası bir şekilde gaklıyorlardı. Chu Yu’nun yeryüzündeki cehennem tasavvuruna fazlasıyla benzeyen bir görüntüydü.

(ÇN: Yin qi yani “Yin enerjisi”, doğadaki karanlık ve soğuk enerjiyi temsil eder. Genellikle ölüm, hayaletler veya lanetli yerlerle ilişkilidir.)

 

Chu Yu sessizce iç geçirdi. Şu anda ona el sallarken gülümseyen Wei Ciyin’e bakmak için başını çevirdi. Chu Yu sapanını çıkartıp bir Yıldırım Topu yerleştirdikten sonra, son bir kez ona sıkmaktan kendini alamadı.

 

Wei Ciyin’in yüzü şehir duvarının köşesi kadar kalın olsa da Chu Yu’ya bu boyutta ihanet ettikten sonra muhtemelen biraz suçlu hissediyordu. Yalnızca Chu Yu ve Xie Xi için olan sessiz, güzel ve tenha bir bambu ormanında küçük bir oda tahsis etmişti. Manzarası huzurlu ve mükemmeldi. Varır varmaz genç bayan nazikçe ayrılmıştı. Chu Yu sahte bir şekilde güldü ve Xie Xi’yle bakıştı. Bunu yaparken bir anda kafa derisi karıncalandı. Xie Xi’nin kollarından kaçmaya çalıştı ve odanın içine koşmadan önce yere atladı.

 

İlk başta girdiği gibi kapıları kilitlemeyi planlıyordu lakin odaya bir göz atarken ifadesi aniden değişti. Bir ‘güm‘ sesiyle kapıları geri kapattı. Ardından yüzünde karanlık bir ifadeyle kapıların önüne çömeldi ve bir şey söylemeyi reddetti.

 

Xie Xi ona doğru yürürken şaşırmıştı. “Shixiong, ne oldu?”

 

Chu Yu sessizce dizine sarıldı ve cevap vermedi.

 

Xie Xi’nin gözlerindeki karışıklık derinleşti. Kapıları açtı ve odayı taradı.

 

…Wei Ciyin gerçekten de birçok zahmete girmişti.

 

Odada asılı açık eflatun ipek perdeler vardı ve köşedekilerden biri rüzgarla bir kenara uçuşarak geniş yatağı belli belirsiz gözler önüne serdi. Odada bilinmez bir koku vardı, hafif tatlı ve sarhoş ediciydi. Sadece bir kez koklamak kişiyi biraz sersemletmeye ve zihnini karıştırmaya yeterdi.

 

En önemlisi bu değildi, lakin.

 

Aslında çok daha yakındaydı. Kapı önüne yerleştirilmiş küçük masanın üstünde bir sürü şey duruyordu.

 

Sayısız şey vardı ve üstünkörü bir bakışla; gül merhemi, sarmaşık kırbacı, mumlar ve çok ince kırmızı bir ip göze çarpıyordu. Muhtemelen gerekli olan her şey mevcuttu. Masanın yanındaki büyük, kırmızı mum ışığı altında hepsi çok belirsiz gözüküyordu.

 

Xie Xi başını eğip son derece mağdur görünen Chu Yu’ya baktı. “…”

 


 

Etiketler: novel oku Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek, novel Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek, online Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek oku, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek bölüm, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek yüksek kalite, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek light novel, ,

Yorum

Sunucu değişikliğinden ötürü bölümlerde sayfalar hatalı olabilir. Gerekli güncellemeleri yapıyoruz ancak biraz zaman alacak. Sabrınız için teşekkürler🌸

X
İçerik Uyarısı
Uyarı, "Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 58: Dikkatlice Düşünmek" reşit olmayanlar için uygun olmayan şiddet, kan veya cinsel içeriğe sahip olabilir.
Onayla
Çık