Koyu Switch Mode

Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım

A+ A-

Çevirmen: Yuuki

 


Chu Yu bir an için sakince düşündü, ardından sessizce Sistem’in kapısını tıklattı. “… Sistem, sormak istediğim bir şey var. Özür dilemek için intihar mı etmeliyim yoksa beni parçalara ayırmasını mı beklemeliyim?”

 

Sistem’in sesi neşeliydi. “Lütfen yorum barajını açın~”

 

Chu Yu yorum kutusunu açtı ve hemen Sistem’in derin fesatlığını fark etti.

 

Gözlerinin önünden sayısız ‘Bitti! Tebrikler!’ ve ‘Bir yastıkta kocayın!’ yorumları aktı.

 

Lanet olsun Sistem! Yalnızca bencil bir gösterişçinin tekisin!

 

Chu Yu’nun yüzü siyah çizgilerle doldu. Hemen yorum ekranını kapattı. Xie Xi’nin kara gözleri sakin ve sessizdi. Chu Yu arkasını döndü, yüzünde boncuk boncuk terler akıyordu ve gergin bir şekilde güldü. “Kaza, sadece kazaydı, hahahaha. Shidi, hiç aldırış etme. Bırak beni.”

 

Chu Yu, o yalamanın anlamını düşünmeye bile cesaret edemedi. Şu anda Xie Xi’nin kılıcını çekip ona saplamasından korkuyordu.

 

Ana karakterin ilk öpücüğü kötü karakter tarafından alınmıştı!

 

Bu ne *****! Berbat bir büyük ikramiye gibi!

 

Xie Xi dudaklarını büzdü. “Kaza değildi.”

 

Chu Yu az kalsın çaresizlik içinde dizlerinin üstüne çöküyordu. “Bir kazaydı!”

 

Xie Xi kaşlarını çattı, ardından daha fazla konuşmadı. Sessiz ve nazik bir şekilde Chu Yu’yu yere indirdi. Duan Xue’ye döndü fakat uzun bir süre hareketsiz kaldı. En sonunda ellerini kaldırdı ve dudaklarına dokundu.

 

Bir kaza değildi.

 

Muhtemelen öfkeli olduğundan ve duygularını dışa vurmak için başka bir yolunun olmamasından dolayı hemen kalpsizce yeşim bloklara saldırdı.

 

Cennetin gözleri vardı ve bu kişinin ana karakter olduğunu biliyordu bu yüzden çok sürmeden yeşim zemin bir kırılma sesiyle parçalandı.

 

Tüm mekan şiddetle sarsıldı. Nahif Chu Yu az kalsın yere düşüyordu fakat neyse ki Xie Xi onu unutmamıştı. Arkaya koşup onu kucaklamak için kollarını Chu Yu’nun sırtına ve dizlerinin altına koydu.

 

Önlerinde bir yerden ağır taş bir kapının gürültüyle açılışını duydular. Zayıf bir ışık belirdi. Xie Xi, Chu Yu’yu sıkıca tuttu ve ışığa doğru koştu. Parlak ışık neredeyse onu kör etti, bilinçsizce Chu Yu’yu daha sıkı tuttu. Etraflarına zayıf bir koruyucu kalkan oluşturmak için Duan Xue’yi kullandı.

 

Chu Yu, ışıktan dolayı sızlayan gözüne dolan yaşları sildi. Aniden, birinin hoş bir şaşkınlıkla “…Küçük kardeşim?” dediğini duydu.

 

Chu Yu: “…”

 

*****

 

Bir brocon için en mutlu an, küçük kardeşinin kaybolduğunu duymuşken onun uzuvları sağlam bir şekilde dönmesidir ama küçük kardeşi…

 

Yanında vahşi bir adam getirmişti.

 

Chu Sheng’in gözleri öfkeyle dolarken San Huo’yu kaldırdı ve Chu Yu’yu sıkıca tutan Xie Xi’ye tedbirli bir şekilde baktı. Yüzü sararmıştı. “Sen kimsin? Ne yapmaya çalışıyorsun? Bırak küçük kardeşimi!”

 

Chu Yu’nun gözleri sonunda ışığa alışmıştı. Elini gözlerine siper etti ve hafifçe öksürdü. “Ağabey, bu benim Shidi’m. Önceden onunla karşılaşmıştın.”

 

Chu Sheng daha sonra Xie Xi’nin yüzünün tanıdık geldiğini fark etti. Üç yıl önce Chu Yu’nun kollarındaki şımarık küçük çocuğu belli belirsiz hatırladı. Eski kininin üstüne yenisi de eklenince yüzü gittikçe çirkinleşti. “Shidi mi? Neden kardeşimi taşıyorsun? Bu tür bir yakınlık son derece uygunsuz!”

 

Xie Xi sakince cevap verirken yüzü ifadesizdi. “Üç yıldır Shixiong ile aynı yastığa baş koyuyoruz. Şu anda tek yaptığım onu taşımak.”

 

Chu Sheng yıldırım çarpmış gibi kekeledi. “Bir yastığa…Baş koymak…”

 

Broconun neredeyse bayılacak kadar şok olduğunu görünce Chu Yu’nun başına ağrılar girdi. Xie Xi’nin belini çimdikledi ve konuyu değiştirmeye çalıştı. “Ağabey, neden buradasın?”

 

Hafifçe çimdiklenen Xie Xi sadece biraz gıdıklanmıştı. Chu Yu’nun yumuşak dudaklarına baktı, duraksadı ve hemen gözlerini kaçırdı. Tekrar bakmaya cüret edemedi.

 

Chu Yu etrafa bakınıyordu bu yüzden Xie Xi’nin daha yeniki bakışını fark etmedi. Ancak Chu Sheng her şeyi net bir şekilde görmüştü. San Huo’yu daha sıkı tutmaya başladı ve Xie Xi’ye dik dik baktı, tetikteydi.

 

Chu Yu, büyük salonda olduklarını fark etti. İki insanın kollarıyla sarabileceği kadar büyük, kırmızı renkli sekiz sütun devasa boyuttaki açık alanda bulunuyordu. Yukarı baktığında tavanın çok yüksekte olduğunu gördü. Beyaz mermer zemine, kocaman bir büyü çemberi çizilmişti, hafifçe parlıyordu ve birazcık akçaağaç yaprağı gibi görünüyordu.

 

Chu Yu, Chu Sheng’in cevabını duymadığından ilgisizce tekrar ona döndü. “Ağabey?”

 

Chu Sheng soğukkanlılığını geri kazandı ve konuşmadan önce bir süre sessiz kaldı. “Küçük kardeşim, elbette buradayım. Burası Akçaağaç Vadisi…”

 

Chu Yu: “…”

 

Chu Sheng’in sesi aniden kederlendi. “Yedi gün önce Tian Yuan Sekti’nden, şeytani kültivatörlerin küçük kardeşimi pusuya düşürdüğü haberini aldık. Kaybolmuştun ve ölü müsün canlı mısın bilmiyorduk. Haberi duyduğumuzda annem bayıldı ve her şey kaos içindeydi. Babam Jinhe’den döndü, büyükbabam ve büyükannem bir kehanet için…”

 

Orijinal Chu Yu herkesin göz bebeğiydi, şımarık küçük bir prensesti. Bu tanım gerçekten doğruydu. Elbette orijinal Chu Yu’nun ailesi romanda ana karakter tarafından yok ediliyordu. Romanda orijinal Chu Yu ana karakter tarafından öldürülmüş ve ona aşırı düşkün ailesi intikamını almak için küplere binmişlerdi fakat onlar da ana karakterin kurbanı olmuştu.

 

Chu Yu gizlice iç geçirdi. Bu bedenin önceki sahibi ana karakterin ellerinde acılı bir ölümü tatmıştı.

 

Hoş, asil, ilgisiz, zarif ve büyüleyici ‘küçük prenses’ in kötü bir karakter olması için hiçbir sebep yok!

 

Chu Sheng: “Babam döndü ve hemen Ruh Yeşimini kontrol etti. Yaşadığını biliyordu. Büyük annem bir kahine danıştı ve senin vadiye geri döneceğini öğrendiğinde seni aramak için vadiden ayrılmama izin vermedi…”

 

Brocon ağlıyordu. “Küçük kardeşim, şu haline bak! Yüzün çok soluk. Ağabeyin çok endişeli… Ah…”

 

Chu Yu korkuya kapıldı.

 

Ağabey, lütfen sakin ol…

 

Chu Sheng sakinleştikten ve bir kez daha Chu Ailesinin her zamanki kibar, güleryüzlü varisine döndükten sonra Chu Yu sonunda neler yaşandığını öğrenebilirdi.

 

Xie Xi ve onun yedi gündür kaldığı o yer, Akçaağaç Vadisi’nin yasaklı bir bölgesiydi. Şu anda yasaklı bölgenin ön salonundaydılar.

 

Bu yasaklı bölgede Chu Ailesinin ataları tarafından geride bırakılmış şeyler vardı, bunun yanı sıra yabancıların bu yere girmesine izin verilmezdi. Çok uzun yıllar geçtiği için ataların ne tür ebedi hazineler geride bıraktığı bilinmiyordu.

 

Chu Sheng nazikçe gülümsedi ama gözleri donuktu. “Kurallara göre eğer Chu Ailesinden olmayan biri yasaklı bölgeye girerse öldürülmelidir.”

 

… Ağabey, daha fazla ölüm bayrakları çekmeyi bırak!

 

Chu Yu alnındaki soğuk terleri sildi ve Xie Xi’nin yakasını çekti. Çocuk zekice başını eğdi. Chu Yu fısıldayarak: “Ağabeyim sadece şaka yapıyor. Shidi, ciddiye alma.”

 

Chu Sheng düz bir şekilde ölüm bayrağını dikti. “Kardeşim, ağabeyin ne dediyse gerçek.”

 

Chu Yu buradaki kötü polis gibiydi!

 

Xie Xi’nin yüzü çok sakindi. Uzun süre konuşmalarını dinlerken yüzünde hafif bir gülümseme bile vardı. Tatlılıkla: “Sadece Chu Ailesinin üyeleri mi girebilir?”

 

Chu Sheng, Xie Xi’yi tepeden tırnağa süzdü. “Hıh!”

 

Xie Xi, düşünceli bir şekilde kollarındaki Chu Yu’ya baktı.

 

Bu demek oluyor ki direkt Chu Ailesinin soyundan gelen biriyle evlenirse bu sorun olmaz, değil mi?

 

Uzun süre Chu Sheng’in dikkati dağılmıştı ama aniden en ciddi sorunu hatırladı ve hemen bağırdı. “Kardeşimi yere indir!”

 

Chu Yu, brocon ve ana karakterin kavga etmesini engellemek için Xie Xi’nin onu yere bırakmasını sağladı. Doğrusu sadece biraz zayıf hissediyordu. Dizilim kırıldığı zaman muhtemelen kendi başına ayağa kalkabilirdi. Ama o anda Xie Xi’nin onu kucaklamasını beklemiyordu ve Xie Xi’nin nezaketini reddetmeye cesareti yoktu.

 

Hmm ana karakter hâlâ küçük olsa da göğsü gerçekten sıcak ve genişti, ah…

 

Chu Sheng’e göre, Xie Xi’nin yasaklı yerde çıkardığı kargaşadan dolayı kontrol etmek için oraya gelmişti. Ayrıca yasaklı bölgeye saldırmak da ölümcül bir suçtu.

 

#… Ağabey ölüm bayrakları dikmeye bayılıyor, ne yapmalıyım? Bu acil bir mesele, tavsiyelerinizi endişeyle çevrimiçi bekliyorum!#

 

Akçaağaç Vadisi, Jiao Xia Dağlarının güneyindeydi. Chu Ailesi, çok eskilerden beri burada yaşıyorlardı ve aile sembolü olarak burada her yerde bulunan kırmızı akçaağacı kullanmışlardı. Chu Yu gözlerini kıstı. Sonunda orijinal Chu Yu’nun bazı anılarını hatırlayabilmişti.

 

Sonbahar boyunca vadideki akçaağaç yaprakları sanki ağaçların dallarında ateş dans ediyormuş gibi görünerek kırmızıya boyanır ve en sonunda son hayat parçaları da kül olup toprağa karışana kadar yanarlardı.

 

Orijinal Chu Yu ölümüne gitmek için Akçaağaç Vadisi’nden ayrılırken bu yapraklar gibiydi.

 

Başkasının bedenini ele geçirdiği için hep biraz rahatsız ve suçlu hissetmişti. Chu Sheng, Chu Yu’nun bir akçaağaç yaprağı alıp göğsüne, kalbinin yakınına, yerleştirdiğini fark etmedi.

 

Xie Xi, Chu Yu’nun hareketlerini fark etti, gözleri parladı fakat hiçbir şey demedi.

 

Chu Sheng ve Chu Yu, Akçaağaç Vadisi’nin ana salonuna gittiler. Hemen dört ateşli göz Chu Yu’yu yerine mıhladı. Chu Yu, şok içinde kaşlarını kaldırmadan edemedi.

 

Chu Yu bakışlarını kaldırdı, genç ve güzel görünen bir kadın ve bir adamın önlerinde oturduğunu ferk etti. Chu Sheng’den çok da yaşlı görünmüyorlardı. Chu Yu’nun dudaklarının kenarları kıvrılmak üzereydi fakat anıları orijinal Chu Yu’nun tavırlarını hatırlattığında yüz ifadesini kontrol etti. Sakince: “Selamlar, büyükanne ve büyükbaba.”

 

Bu sahtekarın büyükbabası ve büyükannesi… Onlardan faydalandığını hissediyordu…

 

Genç görünümlü büyükanne göz yaşları içinde ona doğru koştu. Chu Yu’yu kollarına aldı, acılı bir sesle: “Benim zavallı Yu-er’im, yaralanmışsın. Bu yaşlı büyükannenin sana bakmasına izin ver…”

 

Yaşlı büyükanne mi?

 

Chu Yu boğuldu. İçinden bu durumla dalga geçmeye başlayamadan önce büyükanne bir eliyle sırtına bastırıp bedenine ruhsal enerji gönderdiği için şok olmuştu. Saf enerji durmaksızın yaralarını iyileştirdi ve hasar almış ruhsal damarlarını rahatlattı…

 

Bütün vücudu, iyileştirici ve rahatlatıcı sıcak güneş ışığında ıslanmış gibiydi.

 

Chu Yu, kulaklarında bir kükreme patladığında bunun tadını çıkarmak için yeterli zamanı yoktu. “Lanet olası Lu Qingan!”

 

Chu Yu aşırı korkmuştu fakat yüzünü sakin tutmaya çalışarak büyükannesine baktı.

 

Büyükannesi yaklaşık 400 yaşındaydı. Öz Biçimlendirme aşamasının etkisinden dolayı yaşlı gözükmüyordu. Hâlâ genç gözüktüğü için yüzündeki öfke onu sadece daha büyüleyici gösteriyordu. “Yu-er’imin haline bak! Kim onun göğsüne vurdu? Ailemin Yu-er’ine iyi bakacağının sözünü veren kimdi?”

 

Sesi daha da yükseldi. “Bey! Bir şey yap! Bir açıklama istemek için Tian Yuan Sekti’ne git!”

 

Chu Yu uysal görünümlü genç adamın gözlerine baktı. “…”

 

Büyükannesi bağırmaya devam etti. “Chu Shuangtian! Yu-er’e ne olduğuna bir bak!”

 

Chu Yu sessizce, geri çekilmiş ve konuşmaya cesaret edemeyen genç çifte bakmak için döndü. Anıları onların orijinal Chu Yu’nun ebeveynleri olduğunu söyledi.

 

… Bu aile müthişti.

 

Chu Ailesinin küçük prensesi güvenli bir şekilde geri döndüğüne göre büyük bir kutlama yapmalılardı. Büyükannesi vücudunu iyileştirirken Chu Yu ‘biraz sersem’ hissettiğini söyleyerek onu şaşırttı. Korkmuş Chu Sheng’e, yatıp dinlenmesi için Chu Yu’ya odasına kadar eşlik etmesini emretti.

 

Chu Yu, oldukça sessiz olan ana karakteri aldı ve onunla birlikte uzaklaştı.

 

Chu Yu’nun avlusu, Akçaağaç Vadisi’ndeki en güzel yerlerden biriydi. Chu Sheng sık sık kişisel olarak kardeşinin odasını temizlemek için gelirdi bu yüzden bu yere oldukça aşinaydı. Yan gözlerle Xie Xi’ye baktı. “Benimle gel. Uyuman için bir misafir odası bulmana yardım edeceğim.”

 

Xie Xi dudaklarını büzdü, hâlâ suskundu.

 

Ana karakterin tavrı biraz garipti…

 

Chu Yu bunun hakkında düşündü ve akıl hocası gibi davranmanın en iyisi olacağını hissetti. Aceleyle Chu Sheng’i kışkışladı, hafifçe gülümseyerek: “Ağabey biraz meşgul olmandan korkuyorum. Hiçbir sorun yok. Küçük kardeşin hakkında endişelenme.”

 

Chu Sheng’in alnı kırıştı. “Kardeşim, Shidi’n konusunda dikkatli olmalısın! Kötü niyetler barındırıyor!”

 

Bu brocon, herkesin küçük kardeşi için kötü niyetler barındırdığını düşünüyor.

 

Chu Yu’nun kafası karışıktı, anladığını ifade etmek için başını salladı ve kapıyı kapattı. Chu Sheng bir süre kapının dışında durdu, ardından yavaşça avludan ayrıldı.

 

Chu Yu, dönüp Xie Xi’ye baktı. “Shidi? Neden bunca zamandır bir kelime bile etmedin?”

 

Xie Xi uzun bir müddet sessiz kaldı, ardından fısıldadı. “Shixiong, üzgünüm seni koruyamadım. Bir dahakine bu tekrarlanmayacak.”

 

Chu Yu etkilenmişti. Xie Xi’nin omzunu sıvazlamak için yanına gitti ve oturmasını işaret etti. Gülümseyerek: “Shidi, hâlâ küçüksün. Eğer Shixiong’unu korumak istiyorsan biraz daha büyü.”

 

Xie Xi, çok daha derin bir sessizliğe ve depresyona gömüldü.

 

“Ne düşünüyorsun? Söyle bana.”

 

Xie Xi yumuşak bir şekilde: “Gerçekten Shixiong’a imreniyorum.”

 

Chu Yu şok olmuştu. Xie Xi’nin ebeveynleri daha o dokuz yaşındayken kaybolmuşlardı. Yıllardır kimse onunla ilgilenmemişti. Diğer taraftan Chu Yu, Akçaağaç Vadisi’ne döndüğünde brocon ağabeyi ve sevgili büyük ebeveynleri onun üzerine düşmüştü. Bu insanların hepsi Chu Yu’nun üzerine titrerken Xie Xi bir kenarda durmuş ve seyretmişti. Kalbi acımış olmalı.

 

“Shidi.” Chu Yu, soğukkanlı ve heybetli bir görünüme büründü. “Sen ve ben, yıllardır aynı usta altında çalışıyoruz, ben senin ailen değil miyim?”

 

Xie Xi dudaklarını birbirine bastırdı. Yüzü açıklanamayacak bir şekilde kızardı ve gözleri ıslandı. “Ama… Ama ben Da Shixiong’un kardeşim olmasını istemiyorum.”

 

“Aslında, kendimi senin kardeşin olarak düşünmedim.” Chu Yu sakince: “Babanmış gibi hissediyorum.” dedi.

 

Xie Xi: “…”

 


 

Etiketler: novel oku Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım, novel Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım, online Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım oku, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım bölüm, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım yüksek kalite, Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım light novel, ,

Yorum

Sunucu değişikliğinden ötürü bölümlerde sayfalar hatalı olabilir. Gerekli güncellemeleri yapıyoruz ancak biraz zaman alacak. Sabrınız için teşekkürler🌸

X
İçerik Uyarısı
Uyarı, "Everyday the Protagonist Wants to Capture Me [Novel] Bölüm 22: Ben Senin Babanım" reşit olmayanlar için uygun olmayan şiddet, kan veya cinsel içeriğe sahip olabilir.
Onayla
Çık