Çevirmen: Khentimentiu
Zhan Bei Tian kapıya yaslanmış, savaş meydanında birlikte savaştığı arkadaşlarına şöyle bir göz gezdirdi.
“Hangi kız?” Xiang Guo hemen atladı.
“Mu Mu ya! Mu Mu, yani yengemiz! Patron, sevgilini bizden saklamaya mı çalışıyorsun yoksa?”
“Mu Mu?”
Zhan Bei Tian’ın kayıtsız bakışlarında bir alay kıvılcımı belirdi. İçinden “Ben ne yaptım da bu adamlar böyle fena yanlış anladı?” diye düşündü.
Bu sırada Han Binası’nın süslü koridorlarını merakla inceleyen Mu Yi Fan, adının geçtiğini duyunca odanın içine doğru adım attı.
“Beni mi çağırdınız?”
“…”
Odadaki herkes bir anda dönüp kapıya baktı. Yüzü sargılarla kaplı bir adam içeri girmişti. Cinsiyeti yüzünden anlaşılmasa da, boyu bir seksen civarı ve sesi gayet erkekti. Yani, bu kişinin kadın olma ihtimali yoktu.
Mu Yi Fan sessizliği görünce tekrar sordu.
“Sanki bana seslenildiğini duydum da?”
Zhan Bei Tian öne çıktı ve kısa bir açıklama yaptı.
“Mu Mu, bunlar benim arkadaşlarım.”
Mu Yi Fan, Zombi Kral’ın anılarına sahip olduğundan, Xiang Guo’yu hemen tanıdı.
“Merhaba, adım Mu Mu.”
Xiang Guo ve Lu Lin, Mu Yi Fan’a sanki hayalet görmüş gibi baktılar. En sonunda Mao Yu şoktan ilk çıkan oldu, güler yüzle yanına gelip elini uzattı.
“Bay Mu, merhaba. Ben Mao Yu.”
Diğerleri de kendine gelip, birer birer tanıştı. Mao Yu, Zhan Bei Tian ve Mu Yi Fan’ı oturmaya davet etti.
Ama arkada, Xiang Guo ve diğerleri birbirleriyle fısıldamaya başladı.
“Yahu… Patronun Mu Mu diye bir kız arkadaşı vardı hani? Nasıl oldu da adam çıktı bu?”
“Onca yıldır beraberiz, nasıl anlayamadık patronun erkeklerden hoşlandığını?”
“Nereden bileyim? Geçen yemekte sorduk ‘kız arkadaşın var mı?’ diye, ses etmedi. Xiang Guo da oradaydı, yalan söylemiyorum.”
“Evet evet, itiraz etmedi. Ayrıca o gün Dr. Ge’nin evindeydik. Patron ilk defa biri için bu kadar gerilmişti.”
“Gerçekten mi? Erkeklerden mi hoşlanıyor yani?”
Zhan Bei Tian o sırada menüyü alıp, Mu Yi Fan’a uzattı.
“Siparişi sen ver.”
Mu Yi Fan uzun süredir güzel yemek yememişti, sevinçle menüyü kaptı. Gözleri ışıldayarak garsona siparişleri sıralamaya başladı.
“Bir buharda yengeç, domates soslu karides, tarak midyesi…”
Beş altı deniz ürünü söyledi ve son noktayı da koydu.
“Bir de beş şişe kırmızı şarap.”
Garson, not alırken neredeyse elinden duman çıkıyordu. Mu Yi Fan menüyü Zhan Bei Tian’a uzattı.
“Al, bak istersen.”
Zhan Bei Tian menüye dokunmadan cevapladı.
“Gerek yok. Bizim sevdiğimiz her şeyi söyledin. Ama… bunların hiçbirini sen yiyemezsin.”
“…”
Yorum