Çevirmen: Khentimentiu
Mu Yi Fan, Bai Bi köyündeki köylülerin bir şey satmak istediğini ve fiyat almak için Zhan Bei Tian’ı aradıklarını düşünmüştü. Ancak dikkatli bakınca, Zhan Bei Tian’ın etrafındaki kişilerin dün köy muhtarına pirinç almaya gelen o beş elit tip olduğunu fark etti.
Hızla ayağa kalktı ve dışarı çıkmak için adım atmıştı ki, dış kapıdan biri seslendi.
“Bay Zhan sizsiniz değil mi?”
“Bir şey mi istiyorsunuz?”
BMW’nin yanında duran, gözleri parlayan adam kıs kıs güldü.
“Şöyle ki Bay Zhan, siz G Şehri’nden olmalısınız. Acaba Mu Grubu’nu hiç duydunuz mu?”
Adamın konuşması biterken, şlap şlop diye bir ses duyuldu. erişte emme sesi. Herkes refleksle Zhan Bei Tian’ın arkasındaki adama döndü.
Mu Yi Fan erişte yiyip kapıda dikilirken ve ağzı doluyken konuşmaya başladı.
“Ne oluyor?”
“Bir şey yok efendim. Sadece Bay Zhan’a, Mu Grubu’nu tanıyor mu diye soracaktık. Biz pirinç almak istemiştik ama görüyoruz ki Bay Zhan hepsini almış .”
Bu kişi açık açık Mu Grubu’nun ismini kullanarak Zhan’ı ezmeye çalışıyordu. Mu Yi Fan ve Zhan Bei Tian, alttan alta verilen mesajı çok net almışlardı. Zhan Bei Tian soğukkanlı şekilde sordu.
“Mu Grubu’nun başında kim var?”
Adam ve yanındakiler göz göze geldiler, sonra bir ağızdan söylediler.
“Mu Yi Fan.”
“Bay Mu Yi Fan.”
Özene bezene yazdığım baş karakterim zaten beni düşman bellemişti, bir de şimdi bu. Resmen nefretini tazeliyorsunuz adamın. Üstelik o adamları ben göndermedim ki, niye suçu bana yıkıyorsunuz?
Zhan Bei Tian’ın yüzü buz gibiydi, tek kelime etmeden döndü ve köyü terk etti.
Beş elit adam arabayı gözden kaybolana kadar izledi. Sonunda biri konuşmaya başladı.
“Vay arkadaş, bu adam iyilikten zerre anlamıyor.”
“Resmen Mu Grubu’nu hiçe saydı.”
“Herhalde Mu Grubu’na bulaşmanın sonucunu bilmiyor.”
“Bence biz buna ufak bir ders verelim.”
Başlarındaki adam, hâlâ erişte yiyen Mu Yi Fan’a bakıyordu. Sonunda ona bağırdı.
“Git de arkadaşınla biraz konuş!”
Mu Yi Fan, beş kişilik gruba baktı. Sessiz kaldı ama içinde hissettiği şey farklıydı.
Harbi mi? Cidden öylece çekip gitti mi? Benden nefret etmesi gerekmiyor mu bu adamın? Ortalığı ayağa kaldırmasını beklemiştim.
Tam o sırada tarladan dönen Chen Dong geldi.
“Küçük Mu? Neden öyle dikiliyorsun kapıda?” Chen Dong’un seslenmesiyle Mu Yi Fan gerçekliğe döndü.
“Amca, dönmüşsünüz.”
Ama artık iştahı kalmamıştı. Kâseyi alıp salona bıraktı ve doğruca odasına geçti.
Zhan Bei Tian kesin bu beşinin lafına inandı. ‘Mu Yi Fan’ dediler ya… Gerçi Mu Yi Hang emretmişti ama şimdi olayın başı olarak beni görüyor. Beş adam da pirinç işinin arkasında benim olduğumu söyledi resmen, Zhan Bei Tian ‘Bu Mu Yi Fan bir şeyler çeviriyor’ diye düşünüyor kesin. Ve bu da onu Mu Yi Fan’ın kendisi gibi yeniden doğduğuna daha çok inandırıyor.
Mu Yi Fan sandalyeye oturup iç geçirdi.
Zhan Bei Tian bana karşı giderek daha tedirgin, daha temkinli oluyor. Hâlâ güvenmiyor. E onu ortadan kaldırmaya çalışmak da artık cennete merdiven dayamak gibi bir şey.
Gözleri bir anlığına yatağa kaydı, dalıp gitmişti ki bir şey geldi aklına. Gözleri bir anda parladı.
“Her ne kadar hâlâ bana tam güvenmese de… şu anda kitabımın baş karakteriyle aynı yatakta uyuyorum. Gece birlikteyken… bunu yapamaz mıyım?”
Mu Yi Fan’ın kalbi hızla çarpmaya başladı. Gittikçe heyecanlanıyordu.
“Şimdi tek isteğim… çabucak gece olması.”
Yorum