Çevirmen: Khentimentiu
Akşam olunca, Chen Dong ile Chen Zhuang erkenden yemeklerini yiyip köşelerine çekildiler. Zhan Bei Tian’la Mu Yi Fan hâlâ yemek yemeye devam ediyordu.
Mu Yi Fan, bir kase pilavı mideye indirip çubukları masaya bıraktı.
“Ben doydum, sen devam et.”
Zhan Bei Tian kaşığı ağzına götürürken durdu.
“Gerçekten doydun mu yani?”
Mu Yi Fan bir oturuşta altı yedi kase yedikten sonra anca doymuş oluyordu, bu akşam ise normalde yediğinin yarısını bile yememişti.
“Doydum, sanırım çok aç değildim.”
Zhan Bei Tian adamın karnına şöyle bir baktı ama hiçbir şey demedi. Kasesine dönüp yemeğine devam etti.
Mu Yi Fan içinden düşünmeye başladı, “Chen Dong amcaya çok yük olduk, bulaşıkları yıkayayım en azından” dedi.
Sonra Zhan Bei Tian haberleri izledi, bir güzel ilaç karışımını da hazırlayıp, Mu Yi Fan’a içirdi.
Mu Yi Fan, ilaçta artık o sihirli suyun fazla kalmadığını bildiğinden içi rahat bir şekilde içti.
Gece yatarken, tıpkı önceki geceki gibi, büyük yatağın büyük kısmını Zhan Bei Tian’a bıraktı. Mu Yi Fan da saniyesinde uykuya daldı.
Yarım saat kadar sonra Zhan Bei Tian telefonu kurcalamayı bırakıp yatağa uzandı. Tabi tahmin edin ne oldu? Yandaki eleman yine sarmaşık gibi dolandı adama.
Ama bu defa Zhan Bei Tian onu itmedi. Aksine, elini yatağın kenarına sarkıttı, avucunu açtı ve balık büyüklüğünde yeşil bir taş avucunda belirdi.
Taşı aldı, Mu Yi Fan’ın karnına koyduğu eline bıraktı, sonra hafifçe Mu Yi Fan’ı iterek kendinden uzaklaştırdı.
Nitekim işe yaradı. Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’a yanaşmadı.
Zhan Bei Tian içinden, “Demek ki bana yapışmasının sebebi Qing Tian boncuğunun enerji aramasıymış. Artık yeşimden enerji emebiliyor, bana yapışmasına gerek kalmadı” diye geçirdi.
Adamın uyuduğunu görünce usulca kalktı, banyoya gitti ama bir süre sonra arkasından Mu Yi Fan da gitmişti. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi ikisi birlikte odaya dönüp uyudu.
Zhan Bei Tian sabah olunca Mu Yi Fan’ı tekrardan ona sarmaş dolaş bir şekilde bulmuştu.
Zhan Bei Tian iç geçirdi, hafif sinirle Mu Yi Fan’ı kenara itti. Sonra akşam eline verdiği yeşim taşı aradı ama taş yoktu. Taş yerine yatakta bir avuç yeşil pudra vardı.
Zhan Bei Tian yeşil pudramsı şeyi görünce bunun aradığı yeşim olduğunu anladı, Qing Tian Boncuğu yeşim taşındaki tüm enerjiyi emmişti.
Zhan Bei Tian tozları toplayıp yatağı temizledikten sonra sabah koşusuna çıktı.
Mu Yi Fan sabah sekiz gibi kalktı, Zhan Bei Tian’ın koşuya çıkmadan önce hazırladığı kahvaltıyı midesine indirdi.
Zhan Bei Tian eve döndüğünde Mu Yi Fan’ın hazırladığı kahvaltıyı yediğini görünce memnun hissetti.
“Bugün Yongcheng Köyü’ne gidiyorum. Öğleden sonra dönerim. Sen burada kal, peşimden gelme.”
Mu Yi Fan zaten Zhan Bei Tian’ın sadece pirinç falan almaya gittiğini bildiği için onaylarcasına başını salladı.
“Bir şey olursa beni ara,” dedikten sonra Zhan Bei Tian evden ayrıldı.
Mu Yi Fan salonda oturmuş, elinde noodle kasesi, kapıdan çıkan adamı izliyordu ki…
Birden bire, kapıdan yeni çıkmış Zhan Bei Tian’ın etrafını bir grup insan sardı.
Yorum