Çevirmen: Khentimentiu
İkisi de duşunu aldıktan sonra kendilerini birinci kattaki lobiye atıp kahvaltıya yöneldiler.
Bugünkü kahvaltıysa tam bir ziyafetti!
Mu Yi Fan’ın zaten sabah sabah midesi kazınıyordu, resmen açlıktan ölmek üzereydi… Çubukları kaptığı gibi kahvaltıya dadandı.
Güzelce karnını doyurduktan sonra da koltuğuna yaslanıp karnını okşadı.
Tam o sırada Zhan Bei Tian pat diye ortaya çıktı.
“İlaç zamanı.”
“Ne ilacı ya yine?”
“Dün de içmedin, bugün de içmiyorsun”
Mu Yi Fan bir tık suçluluk hissetmişti.
“Çok doydum hiçbir şey yiyemem şu an, biraz daha bekleyeyim, sonra içerim…”
“Şimdi iç.”
Mu Yi Fan, karşısındaki bakışlardan huzursuz oldu. Mecbur, boynu bükük odasına doğru yöneldi.
İçmiş gibi yapsam nereden anlayacak ki?
Tabii, Zhan Bei Tian’ın arkasından geleceğini öngörememişti.
Zhan Bei Tian, Mu Yi Fan’ı gözünü kırpmadan izledi, sonra çantasından sarımsı bir ilaç paketi çıkardı. Zhan Bei Tian ilacı görünce yüzü kaskatı kesildi.
“Bu ne ilacı?”
Şimdiye kadar adamın hiç bu ilacı içtiğini görmemişti ve ilaç hiç açılmamış gibiydi. Bu, Mu Yi Fan’ın ilacı hiç içmediği anlamına geliyordu.
Mu Yi Fan, kahramanın bir anda canavar gibi celallenmesine anlam veremedi.
“Doktor dedi ki… bu ilaç kitleyi küçültür, yayılmayı önler, ağrıyı azaltır, durumu stabilleştirir ve ömrü uzatırmış…”
Zhan Bei Tian “ömrü uzatır” kelimesini duyunca iyice kaskatı kesildş. İlacı kaptığı gibi aşağı indi. O sırada mutfakta tavukla boğuşan Chen Dong’a doğru hızla yaklaştı.
“Amca, bu ilacı talimatlarına göre hazırlayabilir misin?”
Chen Dong ilacı inceleyip talimatları okuduktan sonra kendinden emin bir şekilde gülümsedi.
“Tabii ki delikanlı! Hemen hazırlıyorum, bu geleneksel bir ilaç bizim gibi eski topraklar çok iyi bilir!”
Önlüğü beline bağladı, ellerini sildi ve ilacı hazırlamak için işe koyuldu.
Tam o sırada Zhan Bei Tian arkasını döndü ve avlu kapısından çıktı.
Üst kattan Zhan Bei Tian’ın peşinden giden Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’ın hızla dışarı çıktığını görünce şaşırdı.
“Amca, nereye gitti bu şimdi?”
Chen Dong sadece omuz silkerek işine geri göndü.
Biraz sonra Zhan Bei Tian iki şişe maden suyuyla geri döndü.
“Amca, bu iki şişeyle ilacı yapabilir misin?”
Mu Yi Fan gözlerini kısıp maden sularına baktı. Yani tamam da… ilaç bu. Maden suyuyla niye yapılsın ki? Gazoz gibi bir şey olur, diye düşündü.
Sonra birden dank etti.
Allaah… Bu şişeler… kahramanın gizli mekânındaki o sihirli kaynak suyundan mı?
Zhan Bei Tian o sırada Chen Dong’a döndü.
“Amca, bu köyün muhtarı nerede oturuyor biliyor musun?”
“Muhtara mı gideceksin? Kuzeye doğru ana yoldan düz gidersen, evi köyün girişinde kalıyor.”
Zhan Bei Tian kapıya doğru baktı, sonra geri döndü. Chen Dong’a göz ucuyla, Mu Yi Fan’a ise düşman gibi baktı.
“Mu Mu, benimle geliyorsun.”
Mu Yi Fan yerinden kıpırdamadı.
“Ben kalayım. Amca ilacı yaparken ona yardım edeyim. Hem ilaç da hazır olunca içerim işte.”
Aslında planı hazırdı. Zhan Bei Tian çıkar çıkmaz ya suyu değiştirir ya da ilacı ortadan kaldırırdı.
Ama Zhan Bei Tian usul usul geldi, gözlerini Mu Yi Fan’ın ruhuna bakar gibi dikti, dudaklarını sıktı ve tek kelime etmeden elinden tutup onu avludan dışarı sürükledi.
Yorum