Çevirmen: Khentimentiu
Zhan Bei Tian, gözleri paniklemiş halde hızla banyoya daldı.
“Bay Mu? Bay Mu? Mumu! Mumu!”
Yerdeki adamdan ses seda çıkmıyordu. Hiç vakit kaybetmeden onu kucağına aldı, tezgâhın üzerindeki anahtarları kaptı ve villadan koşar adım çıktı. Arabayı çalıştırdı ve hızla hastanenin yolunu tuttu.
Mu Yi Fan gözlerini açtığında, acil servis odasının tavan ışıkları gözlerini kamaştırıyordu. Bir sedyede, hızla koridorlardan geçirilirken yanındaki tanıdık yüzü fark etti.
“Ben… bana ne oldu?” diye mırıldandı.
Banyoda kusarken yaşadığı o dayanılmaz mide bulantısını hatırlıyordu. Midesi boşalmıştı, ama vücudu hâlâ bir şey çıkarmak istiyordu. Baş dönmesiyle gözleri kararmış, ardından ne olduğunu hatırlayamamıştı.
Zhan Bei Tian, başını eğip sessizce yanıtladı.
“Banyoda bayıldın. Hemen seni hastaneye getirdim.”
Doktor sedyenin yanına yaklaşıp kontrol yapmaya başladı.
“Vücudunuzda tam olarak ne tür bir rahatsızlık hissediyorsunuz?”
Mu Yi Fan çaresizce yanıtladı.
“Mide bulantısı, kusma…”
Daha cümlesi bitmeden, boğazına yeniden mide ekşimesi vurdu. Aniden doğruldu, bir kez daha boş mideyle birkaç kez kustu. Sabah saatlerinden beri kustuğu için artık çıkaracak bir şey kalmamıştı.
Doktor, el bileğini tutup nabzını kontrol ederken ciddi bir ifadeyle sordu.
“Bulantı ve kusma dışında başka bir şikâyetiniz var mı? Ateş, öksürük, boğaz ağrısı, kansızlık, romatizma gibi? Daha önce geçirdiğiniz bir hastalık var mıydı?”
“Yok.”
Mu Yi Fan silik bir sesle cevap verdi. Silahlı çatışmada aldığı kurşun yarasını ya da daha da önemlisi kemik kanserini doktorun yanında söylemek istemiyordu. Zhan Bei Tian’ın şüphelenmesini göze alamazdı.
Zhan Bei Tian, bir anlık tereddütle dudaklarını araladı, doktorla konuşmak ister gibiydi. Ama sonra vazgeçti. Sessiz kalmayı seçti.
Doktor, hâlâ bileğindeki nabzı ölçerken bir anda kaşlarını çattı. Gözlerini Mu Yi Fan’ın sargılarla kaplı yüzüne dikti. Sanki yüzünden bir şey anlamaya çalışıyordu.
Mu Yi Fan, doktorun ifadesini görünce içi ürperdi.
“Doktor… bende bir sorun mu var?” diye sordu endişeyle.
Ya bedenimde bir terslik varsa? Keşke nabzımı kontrol etmesine izin vermeseydim.
Sol elini göğsüne koydu, kalbinin hâlâ attığını hissettiğinde biraz rahatladı. Ama ya… ya artık bir zombiye dönüşmeye başlamışsa?
Doktor, şaşkın bir ifadeyle sordu.
“Şey… Siz gerçekten… erkek misiniz?”
Mu Yi Fan bir anda yerinden fırlayacak gibi oldu.
“Ne diyorsun sen? Kadın gibi mi görünüyorum?”
Yüzü sargılarla kaplıydı belki ama sesi, vücudu ve duruşu gayet netti. Böyle aptalca bir soruyu nasıl sorabilirdi bu adam?
Doktor başını iki yana salladı, hâlâ şaşkındı.
“Garip gerçekten…” dedi ve Mu Yi Fan’ın elini serbest bıraktı.
Zhan Bei Tian hemen araya girdi.
“Vücudunda ne gibi bir anormallik var?”
Doktor, hâlâ hayretler içerisindeydi.
“Şimdilik kesin bir şey söyleyemem. Burada kalın, başka bir doktor çağırmam gerekiyor.”
Mu Yi Fan ve Zhan Bei Tian sorularla dolu gözlerle doktora bakarken, adam hızla odadan çıktı.
Zhan Bei Tian, usulca eğilip fısıldadı.
“Ben gidip seni kayıt ettireceğim.”
Doktorlar çıktıktan sonra Mu Yi Fan yine birkaç kez kustu. Artık hiçbir şey çıkmıyordu ama vücudu hâlâ boşaltmak istiyormuş gibi sarsılıyordu.
Kısa bir süre sonra, yanında genç doktorun getirdiği yaşlı bir doktor belirdi. Nabzını kontrol etti, birkaç soru daha sordu. Ancak onun da yüzünde aynı şaşkınlık vardı.
Sonunda yaşlı doktor, şaşkın ama merak dolu gözlerle Mu Yi Fan’a döndü.
“Gerçekten erkek misiniz?”
Mu Yi Fan sabrını iyice yitirmişti.
“İsterseniz pantolonumu indirip bakın, anakondayı görünce ikna olursunuz bence!”
“Hayır, hayır!” Yaşlı doktor hemen ellerini salladı.
Ama gözlerinde bir parıltı vardı, sanki yıllardır beklediği bir gizemi çözmüş gibiydi. Genç doktoru kolundan tuttu ve onu odanın köşesine çekti.
İkili, fısıltıyla konuşurken Mu Yi Fan aralarından bazı kelimeleri duydu.
“İlk defa böyle bir vaka görüyorum… Bu gerçekten dünyada ilk…”
Mu Yi Fan, başını tutarak sordu.
“Doktor… bana ne oluyor?”
Yorum