Lick Me Up If You Can [Novel] 1. Kitap, 53. Bölüm

Çevirmen: Ashily

***53. Kısım***

Kızarmış bir yüzle yol kenarında duran Koi konuştu. “Bugün için çok teşekkür ederim Ash.”

Ashley, bagajdan çıkardığı birkaç parça kıyafetin olduğu alışveriş poşetlerini uzatırken kaşlarını çattı. “Gerçekten eve kadar bırakmama gerek yok mu?”

“Evet, gerek yok. Hemen şurada. Yakın.” Koi aceleyle ekledi. “Araba için dar bir yol. Burada ayrılmak en iyisi.”

Ashley onunla eve kadar yürüyebilirdi ama Koi bunu istemedi. Israrla reddetmesine karşılık, Ashley onu daha fazla zorlayamadı.

‘Ben Koi’nin erkek arkadaşı değilim.’ Kendi kendine fısıldadı. ‘Sadece arkadaşız. Şimdilik.’ Bu yüzden Koi’nin isteğine uymaya karar verdi.

“…Tamam.”

“Haa.” İstemsizce rahat bir nefes alan Koi, ağır poşetleri iki eliyle tutarak ona baktı. Gece yarısı olduğu için etraf zifiri karanlıktı.

Zaman rüya gibi akıp geçmişti. Koi kabine her giriş çıkışında kıyafetlerini değiştirmişti. Ashley, Koi her çıktığında gömleğinin yakası kırışmış ya da pantolonunun beli bükülmüş diyerek boyun ve belini düzeltti. Hatta en sonunda giyinmesine yardım etmek için onunla birlikte kabine girmek istedi.

Ama Koi bunu sonuna kadar reddetti. Aynadaki kendi çıplak hali, son derece kötüydü. Ashley bile olsa, böyle bir bedeni kimseye göstermeyi istemiyordu. Özellikle de Ashley’e göstermek istemiyordu. Mükemmel bir fiziğe sahip olan Ashley, onun kötü fiziğini görse ne kadar acırdı. Bunu zaten biliyordu ve doğrulamak istemiyordu.

Alışverişte Ashley Koi’ye parti için takım elbise, kravat, saat, hatta günlük giysiler aldı. Koi bunu aşırı buldu ama yine de Ashley’nin sözlerine kandı. Kendine geldiğinde çoktan arabada restorana gidiyordu.

Ashley’nin onu götürdüğü restoran son derece lüks bir yerdi. Sonradan araştırdığına göre bu restoran o kadar ünlü ve popülerdi ki rezervasyonlar üç ay önceden yapılıyordu.

Orada da durum değişmedi. Ashley, yemeklerin malzemelerinin veya adlarının ne olduğu hakkında hiçbir fikri olmadan İngilizce menüye bakan Koi’ye, nazik bir şekilde sordu.

<Ben sipariş verebilir miyim?>

Tabii ki Koi seve seve başını salladı. Ve o gün, yemekten zevk almanın tat almaktan başka yolları olduğunu öğrendi. Tat duyarlılığı olmadığı için şimdiye kadar yiyeceklerin çoğunun tadının aynı olduğunu düşünmüştü ama yanılmıştı. Bunun nedeni hep aynı tür yemekler yiyor oluşuydu.

Sadece fotoğraflarda gördüğü veya var olduğunu bile bilmediği yemekler ve eşyalar Koi’yi tamamen heyecanlandırdı. En çok aklında kalanlar tatlılardı. Tat duyarlılığı zayıf olduğu için yiyeceklerin hepsini benzer bulmuştu. Ayakkabı tabanını çiğnemekle sert bir bifteği çiğnemek arasında büyük bir fark olmadığını düşünmüştü.

Ama makaron farklıydı. Çiğneme hissi farklıydı, erime hissi farklıydı ve her şeyden önce tatlılığı hissetmişti. Bu, şimdiye kadar hissettiği tatlılıktan tamamen farklıydı. Koi, “lezzetli” kelimesinin anlamını ilk kez gerçekten anlamıştı.

Sadece bu da değil. Çikolata ve cheesecake de lezzetliydi. Koi, ağzında eriyen soğuk kekin yumuşaklığına hayran kaldı. Ashley’nin sipariş ettiği tüm yemekleri bitiremedi ama tatlı olarak gelen dondurma ve keki bitirdi. Ashley bunu görünce garsonu çağırdı ve bir tatlı daha alıp alamayacağını sordu. Sonuç olarak Koi sıcak kahve eşliğinde iki porsiyon daha tatlı yedi.

Boş tabakların önünde mutlu bir şekilde oturan Koi’yi gören Ashley güldü. 

<Bundan sonra tatlılara daha çok önem vereceğim.>

Ashley tatlıyı pek sevmezdi, bu yüzden Koi, onun evinde böyle tatlı şeyleri çok yememişti. Koi kendisi için bu kadar zahmet etmesine izin veremezdi, bu yüzden hızla reddetti.

<Hayır, bugün yeterince yedim. Gerek yok.>

<Benim için sorun değil.> Ashley sözlerini devam ettirdi. <Senin için bunu yapmak istiyorum.>

Koi masanın karşısından ona gülümseyen Ashley’in yüzünü izledi, bir an için büyülendi. Yine kalbi küt küt atıyor ve parmak uçları karıncalanıyordu. Büyük restoranda onca çok insan varken, Koi sadece Ashley’i görüyordu. Gözleri, kulakları, tüm duyuları ona doğru yönelmiş gibiydi.

‘Bu his de ne böyle?’ Koi sürekli bu soruyu düşündü ama eve vardığında bile cevabı bulamadı.

Koi, Ashley’e bakarak teşekkür etti. “Beni bıraktığın için teşekkür ederim, Ash.”

Karşısındaki Ashley bir süre sessiz kaldıktan sonra ağzını açtı. “Koi.”

“Efendim.” Ashley onun hemen verdiği cevap karşısında gülümsedi. “Bugün eğlendin mi?”

“Evet, tabii ki, çok.”

Ashley tereddüt etmeden başını sallayan Koi’ye doğru uzandı.

‘Ah.’ Büyük eli yanağına dokundu. Gece hava soğuktu ama Ashley’nin eli değdiği yer ateş gibi yanıyordu. Koi farkında olmadan nefesini tuttu. 

Ashley, Koi’ye bakarak sordu. “Bu ne anlama geldiğini biliyor musun?”

Beklenmedik soru karşısında Koi gözlerini kırpıştırdı. “…Ne?”

Ashley nazik bir sesle devam etti. “Koi, iyice düşün. Bugün senin için ne yaptığımı ve bunu neden yaptığımı.”

“…”

“İyice düşünürsen, ne demek istediğimi anlayacaksın. Zaten cevabı biliyorsun.”

Yanağını nazikçe okşayan eli yavaşça yanağını kavradı. 

Koi titreyen nefesini zar zor kontrol ederek fısıldadı. “…Biliyor muyum?”

“Evet.” Ashley başını salladı. “Cevap zaten içinde.”

Ashley, onu öpme isteğini bastırarak gülümsedikten sonra kafası karışık görünen Koi’ye hoşça kal deyip arkasını döndü.

Sürücü koltuğuna oturup motoru çalıştırırken dikiz aynasından arkasına baktığında, Koi’nin aynı yerde durup ona doğru baktığını gördü. Arabadan inip onu kucaklayarak öpme isteğine karşı koyup hızla oradan uzaklaştı.

‘Ona açılmalıyım.’

Boş sokakta hızla sürerken düşündü. Ve bunu eve hoş geldin partisinde yapmaya karar verdi. ‘Koi’yi alıp onunla partiye gideceğim. Dans edeceğiz ve tatsız kokteyllerden içeceğiz. Havaya girdiğimizde, onu okulun arkasındaki ağaçlı yola götüreceğim ve orada ona şöyle diyeceğim. Hoşlandığım kişi sensin.’

Şimdiye kadar diğer kız arkadaşlarıyla ilişkisi hep doğal olarak başlamış ve doğal olarak sona ermişti. Hiçbir zaman çıkma teklif etmemişti, birbirlerinden  hoşlandıklarını söyledikleri zaman bile böyle içini yakarcasına özlem ve kalp çarpıntısı yaşamamıştı. Ama bu sefer farklıydı. Koi’ye açılacak ve benimle çıkar mısın, diye yalvaracaktı.

‘O zaman Koi…’

Kızaran Koi’nin yüzü gözlerinin önüne geldi. ‘Kulaklarını oynatacak ve ne yapacağını bilemeyecek. Sonra bana cevap verecek.’

‘Ben de seni seviyorum, diyecek.’

Sadece hayal etmek bile kalbini yerinden çıkacakmış gibi hissettiriyordu. Ashley acı çekiyormuş gibi inledi.

‘Koi, lütfen artık fark et.’

Şaşkın bir ifadeyle ona bakan Koi’nin yüzü yeniden gözlerinin önünde canlandı. Ashley, sıcak bir nefesle içini çekerek dua etti.

‘Seni kucaklayıp öpmeme izin ver.’

***

Koi eve döndüğünde, şanslıydı ki babası henüz gelmemişti. Karanlık karavana dikkatlice girip ışığı açtı. İçerisi loş ışıkla aydınlandığında, getirdiği eşyaları saklayacak bir yer aradı. Karavan çok dar olduğu için eşyaları koyacak yer bulmak zordu.

Yatağının altına yerleştirdiği eski ve yırtık elbise kutusunu çıkarıp yerine alışveriş poşetlerini koymaktan başka seçeneği yoktu. Üzerini tekrar elbise kutusuyla kapattığında, kalınlığı şüpheliydi ama sorun değildi. Babası her zaman sarhoştu ve evi düzgün bir şekilde kontrol etmezdi. Eşyaların azaldığını ya da arttığını hiç fark etmezdi.

Koi ortalığı toparlamayı bitirdikten sonra derin bir nefes verdi ve hızla yıkandı. Giydiği kıyafetleri dikkatlice katlayıp diğer kıyafetlerle birlikte iyice sakladıktan sonra, her zaman giydiği eski tişörtlerden birini ve yırtık eşofmanını giyip yatağa uzandı.

Sessizlik çöktüğünde, bugün yaşananlar birer birer aklına geldi. Ne kadar düşünürse düşünsün, bunun gerçek olduğuna inanamıyordu.

‘Belki de sadece bir rüya gördüm.’

Ancak başını biraz çevirdiğinde yatağın dışına çıkan elbise kutusunu görebiliyordu, bu da bugün olan her şeyin gerçek olduğunu gösteriyordu.

Koi, hızla atan kalbini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı ve yana döndü. Kalbi yeniden hızla çarpmaya başladı. ‘Böyle bir gün nasıl gerçek olabilir?’

Ağzında hala tatlının soğuk ve tatlı hissi kalmış gibiydi. Gözlerini kapatıp yaşananları hatırladığında doğal olarak şu soruyu sordu. ‘Peki Ashley bugün neden benim için bunu yaptı?’