Çevirmen: Khentimentiu
Mu Yi Fan odaya döner dönmez yatağa atladı, “Ohh be, kurtuldum!” diyerek mutlulukla yatakta dönüp durmaya başladı.
“Az daha içecektim o berbat ilacı, içinde ki pınar suyuyla hem de… İçseydim direkt zombiye dönüşürdüm, vallahi Zhan Bei Tian direkt kafama sıkardı.”
“Ölürsem gerçek dünyaya döner miyim ki?” diye düşündü. “Yok ya… O riske giremem, zombi olmak ayrı dert de, geri dönemezsem direkt nalları dikmiş olacağım.”
Kısacası, Mu Yi Fan kendi başarısıyla baya bir havaya girmişti.
Zhan Bei Tian içeri girdiğinde Mu Yi Fan yatağın içinde yorganla yuvarlanarak çocuk gibi gülüyordu. Zhan, soğuk suratıyla hafifçe gülümsedi.
Mu Yi Fan birinin girdiğini hissedince hemen durdu, gözleri parladı. Zhan Bei Tian’ın elinde iki kutu kırmızı içecek görünce merakla sordu.
“Ooo, içecek mi o? Ne getirdin?”
Zhan bir kutuyu açtı, yatağa oturdu ve diğer kutuyu Mu Yi Fan’a uzattı.
Mu Yi Fan içeceği aldı, ama yüzünü buruşturdu.
“Bu ne ya? Çok acı kokuyor?”
Zhan bir yudum aldı, “’Liang Cha Wang’, hiç içmedin mi?”
Mu Yi Fan şişenin üstündeki Çince karakterlere baktı ve başını olumsuz anlamda salladı, Zhan sinsi sinsi gülümsedi.
“Hiç içmediysen daha iyi, hadi beraber deneyelim.”
Mu Yi Fan bir yudum aldı ve hemen bağırdı, “Iyy! Bu ne ya, bu bildiğin ilaç!”
“İyi ilaç, acı olur.”
Mu Yi Fan tiksine tiksine devam etti, “Ama bu bildiğin leş gibi… Bu içecek değil, işkence!”
Zhan kaşlarını çattı, bir şeylerin garip olduğunu hissetti ama üstünde durmadı. Mu Yi Fan ise kutuyu çöpe atmaya yeltendiğinde, Zhan durdurdu.
“Atma onu, içeceksin!”
“Ama bu… çok acı ve iğrenç!” diye sızlandı Mu Yi Fan. Ama Zhan’ın soğuk bakışlarına dayanamayınca gözlerini kapatıp içeceği lıkır lıkır mideye indirdi.
Zhan kutuyu kontrol etti, boş olduğundan emin olunca hafif gülümsedi ve çöpe attı. Sonra cebinden bir şeker çıkarıp Mu Yi Fan’a fırlattı ve odadan çıktı.
Mu Yi Fan şekeri hemen ağzına attı, “Ayy… Şükürler olsun! Hayat kurtaran şeker.”
Şeker biter bitmez aklına ilaç geldi. Panikle mutfağa koştu ama tencereye bakınca bir avuç ot posası dışında hiçbir şey kalmamıştı.
“Hadi be! Bu kadar mıydı ilacın suyu? Yoksa…”
Tencereyi yerine koyup Chen Dong’un yanına gitti.
“Amca Chen, şey… İlaç nerede?”
“Sen içtin ya.”
“Yani… Şey… Aslında…” deyip kem küm ederken Chen Dong arkası dönük halde bağırmaya başladı.
“Koca adam olmuşsun, hala çocuk gibi numara yaparıyorsun! İlacı geri dökmüşsün tencereye, utanmadan bir de ‘içtim’ diyor!”
Mu Yi Fan kalakaldı, “Zhan Bei Tian mı fark etti? O ne yaptı peki?”
Chen Dong şaşırdı, “Ne demek ne yaptı? Sana içirdi işte…”
Mu Yi Fan’ın gözleri fal taşı gibi açıldı, “NE?!… O kutudaki içecek… O iğrenç şey ilaç mıydı?!”
“Kutunun kapağı önceden açılmıştı… Soğuktu… kesin buz gücüyle soğuttu! Zhan Bei Tian, şeytan!”
“ZHAN BEI TIAN, SEN BİR DOLANDIRICISIN!”
Zhan Bei Tian, oturma odasında haber izlerken bu çığlığı duydu, dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı, “Yavaş kavrıyorsun…”
Kendini Muayene Eden Zombi adayı Mu Yi Fan hemen aynaya koştu, yüzünü inceledi, gözlerini, ellerini… Her şey yerli yerindeydi. Derin bir nefes aldı.
“Ohh şükür… Henüz zombiye dönüşmedim.”
Meğer Zhan Bei Tian, Chen Dong’a verdiği suya sadece birkaç damla uzay pınarı karıştırmış. Ama düzenli içerse…
“Zaten her seferinde başımda nöbet tutuyor, kaçmam imkansız!”
Mu Yi Fan gözyaşlarını içine akıttı, “Bu nasıl hayat ya…”
Öğle yemeğinde Mu Yi Fan, Zhan Bei Tian’a öyle bir baktı ki neredeyse gözlerinden ateş çıkacaktı. Chen Dong hemen araya girdi.
“Evlat, Zhan kardeşin senin iyiliğin için yaptı, ilacı o yüzden içeceğe karıştırdı.”
Mu Yi Fan suratını biraz yumuşattı, “Evet evet… Teşekkür ederim.”
Sonra çubuklarıyla bir parça tavuk parçasını alıp Zhan’ın kasesine koydu, “Buyur Bei Tian, afiyet olsun!”
Ama bu parça, özel bir parça! Mu Yi Fan çubukları bilerek yalamıştı. Çünkü Zhan hijyen takıntısı olan biriydi. Başkası yemeğine dokununca sinir olurdu.
Zhan önce bir kaşını kaldırdı, sonra Mu Yi Fan’ın sinsi gülümsemesini görünce durumu çaktı. Çubuklarınk aldı, tavuğu soya sosuna bandı ve ağzına attı.
“Neee?! Sen… Onu yedin mi gerçekten?! Benim kendi çubuğumla dokunduğum şeyi?!”
Mu Yi Fan şok içinde kalmıştı, o sırada telefonu çaldı, arayan Mu Yue Cheng’di
Mu Yi Fan hemen ayağa fırladı, “Alo baba?”
“Neredesin sen?”
“Şey… Trafikteyim.”
Tam o sırada bir traktör geçti. Arkasında minik koyunlar “mee mee!” diye bağırdı.
“…”
“Ne trafiği bu, koyun sesi geliyor?!”
“…”
Mu Yue Cheng derin bir sessizlikten sonra konuştu,
“Mayıs’a kadar mutlaka B Şehri’ne geleceksin!”
“Tamam da-“
“Kapatıyorum!”
“Dur dur baba! Bir şey isteyecektim!”
Yorum