Çevirmen: Khentimentiu
Kadın görevliyle danışmadaki çalışan, Mu Yi Fan’ın “Abla!” diye bağırdığını duymamıştı. Zaten bütün dikkatleri içeri yeni giren kadındaydı. Hemen sırıtışlarını takındılar.
“Rong Hanım, sizi ne zamandır görmüyoruz!”
Rong Hanım başını hafifçe yukarı kaldırdı, tipik zenginlere benziyordu.
“Özel odaya geçmek istiyorum,” dedi.
Kadın görevli biraz bozuldu, Mu Yi Fan’a yan yan baktı.
“Şöyle ki… efendim…”
Yani şimdi özel odayı ilk gelen adama mı vermeli, yoksa sonradan gelen kodaman kadına mı? Kapitalizm can yakıyor!
Danışmadaki kadın hemen topu aldı. “Zaten bu oda Rong Hanım için ayrılmıştı…”
Bir Rong Hanım’a bir Mu Yi Fan’a baktı, gülümsemesi iyice genişledi.
“Eminim ki bu beyefendi nazik davranıp, odayı Rong Hanım’a bırakacaktır. Değil mi efendim?”
Mu Yi Fan’ın ağzından sadece boş bir “He he…” çıktı. Çünkü karşısındaki kadın, gerçek hayattaki ablası Mu Yi Xue’ye fena halde benziyordu. Tek fark, bu kadında “Kendimi Oscar törenine hazırlıyorum” havası vardı.
Kadın, Mu Yi Fan’ın yüzüne sardığı sargılara bir iğrenmeyle baktı, saçlarını havalıca savurdu ve görevliyle birlikte içeri doğru yürüdü.
Arkasından iki kadın daha geldi, yan gözle Mu Yi Fan’a bakıp kıkırdadılar.
“Bu kadar iri bir adam maniküre gelmiş… Kesin gay bu.”
“Yüzüne sardığı sargılarla bence kadın olmak istedi ama başaramamış gibi.”
Sonra üçü de gülüşe gülüşe özel odaya geçtiler.
Mu Yi Fan içinden “Yemin ediyorum dünyanın en bahtsız adamıyım” diye geçirdi.
Odayı kaptırdığıyla kaldı, görevliye döndü.
Kadın telaşla, “Efendim odalarımız dolu ama sessiz bir köşeye alıp en iyi manikürcümüzü yönlendirebiliriz,” dedi.
Mu Yi Fan siyaha çalan tırnaklarına baktı, içini çekti: “Neyse… tamam.”
Köşe koltuğa yerleşti, torbaları bir kenara bıraktı ve manikürcüye dönüp ciddiyetle.
“Benim tırnaklar mantarlı. Sadece normal görünsün istiyorum, insanlar tiksiniyor. Yani… mantar varmış gibi düşünün.”
Manikürcü adamın ellerine baktı, piyanist parmakları gibi zarifti ama tırnaklar resmen zift gibi simsiyah. “Efendim, bu renk tırnaklara şeffaf ya da açık renk oje fayda etmez. En iyisi, benzer renkte protez tırnak takalım. Hem görünmez, hem kapatır.”
Mu Yi Fan da zaten kılıf olsun diye mantar yalanını uydurmuştu, hemen atladı: “Tak gitsin! Ayak tırnaklarım da aynı, istersen örnek veririm.”
“Peki.” Manikürcü işini ciddiyetle yaptı. Elleri sabunladı, suda bekletti, törpüledi derken…
ÇAT!
Tırnak makasının ucu kırıldı.
“…”
Manikürcü sessizce alete baktı.
“…”
Sonraki on dakikada beş makas daha kırıldı.
Kadın artık gülümseyerek ama sinir krizi eşiğinde.
“Efendim… tırnaklarınız… biraz sertmiş de…”
Biraz mı?
Bu ne lan, adamın tırnağı bildiğin vibranyum! Ne makas dayanıyor, ne törpü!
Mu Yi Fan mahcup olmuştu.
“İsterseniz zarar gören aletlerin parasını ödeyebilirim…”
Kadın içinden “Kırılmaz tırnak nasıl olur ya?” diye hayretle geçirirdi. Neyse, sonunda doğrudan protez tırnak kısmına geçti ve daha fazla alet heba olmadı.
Yarım saatlik çabadan sonra tırnaklar gayet insani hale geldi. Mu Yi Fan tırnaklarına bile bakmadan, “Oldu mu sence?” dedi.
Kadın, “Gayet güzel, protez olduğu anlaşılmıyor bile,” dedi.
“Peki bu tırnaklar ne zaman düşer?”
“İki haftaya düşer. Ama isterseniz bir de yapıştırıcı alın, düşen olursa geri yapıştırırsınız.”
Mu Yi Fan ödeme sırasında yapıştırıcı ve oje aldı.
Asansörü beklerken Rong Xue ve iki kankası da karşısına çıktı.
“Rong Xue, acıktık ya, nereye gidiyoruz?” diye sordu biri.
Rong Xue düşünceli bir şekilde, “Xilanfan restoranı yakın, oraya gidip batı tarzı bir şeyler yiyelim,” dedi.
Mu Yi Fan’ın kulaklar dikildi.
Xilanfan mı dedin?
Romanın gidişine göre, erkek başrol burada silah tüccarlarıyla buluşuyordu. Yemek çıkışı da kadın başrolle ilk kez karşılaşıyordu. İşte o an, kadının gönlü hop ediyordu. Mu Yi Fan, “Tam zamanı,” dedi kendi kendine. Peşlerine takıldı. Belki adamla karşılaşır, arayı ısıtır.
Çünkü hâlâ adam ona “Bay Mu” diyordu. Yani öyle bir resmiyet ki… sanki kiralık ev arayan kiracı gibi.
Rong Xue ve arkadaşları Mu Yi Fan’ın arkalarından geldiğini fark etti.
“Rong Xue, o garip herif yine peşimizde,” dedi biri.
Üçü birden hızlandı. Kapıdan girerken güvenliğe fısıldadılar.
“Şu yüzü sargılı sapık peşimizde, içeri girmesin.”
Güvenlik hemen aksiyon aldı, Mu Yi Fan’ı kapıda durdurdu.
“Buyurun beyefendi, bir sorun var sanırım?”
“Yani restoran açık değil mi? İçerisi tıklım tıklım,” dedi Mu Yi Fan camdan bakarak.
“Şey, sizi takip ettiğini söyleyen hanımefendiler oldu…”
Mu Yi Fan gözlerini devirdi. “Ben sadece yemek yiyeceğim arkadaşım.”
Kapıya doğru yürüdü ama güvenlik tekrar durdurdu.
“Bu ne ya, işletme mi burası yoksa özel kulüp mü?” diye sinirlendi.
Tam kapıdan girecekken içeriden bir ses duyuldu.
“Mu?”
Mu Yi Fan bir anda durdu.
Tanıdık, kalın ve ciddi bir sesti bu.
Yorum