Çevirmen: Khentimentiu
Gece olmuştu, askeri hastanede B-ultrason çektiren neredeyse kimse kalmamıştı. Ama müdür koltuğunda oturan Shen Qin Yang, işini gücünü bırakarak, Mu Yi Fan’ı doğruca ultrason odasına götürdü. Tabii Zhan Bei Tian da peşlerinden ayrılmadı.
Ultrason başlar başlamaz, Shen Qin Yang’ın yüzü değişti. Ekrandaki görüntüyü görünce neye uğradığını şaşırdı.
“Bu ne lan?! Adam bildiğin erkek. Rahmi yok, yumurtalığı yok… Ama karnında resmen bir bebek var!” deyip kaldı. Parmağını ekrana sallıyordu. “Beş aylık falan bu! Hem de gayet sağlıklı. Bu işin bilimi yok, tıbbı yok, mantığı hiç yok!”
Bakışları Mu Yi Fan’a döndü, sanki bir mücevher bulmuş gibi gözleri parlıyordu. Direkt araştırma odasına götürse ne güzel olurdu şimdi!
Zhan Bei Tian’ın yüzü buz gibiydi. Evet, bu ihtimali daha önce düşünmüştü ama… Adam hamileydi! Gerçekten!
Ama asıl garip olan, birkaç gün önce bu bebek üç aylık demişti doktor. Şimdi nasıl bir anda beş aylık oldu bu?
“Emin misin beş aylık olduğuna?” diye sordu.
“Kesin bilgi! Sen demedin mi, sabah bulantısı var, ekşi yiyor, uykudan başını kaldıramıyor diye? Hepsi hamilelik belirtisi. Anlatmaya gerek yok.”
Zhan Bei Tian bakışlarını ekranın ortasında hareket eden miniğe çevirdi. Tamam, bu iş Qing Tian Boncuğu’nun işi. Başka açıklaması yok.
Ama işin en garip kısmı hâlâ açıklanamamıştı.
Shen Qin Yang birden sırıttı.
“Peki, bu çocuğun diğer babası nerede? Seninle gelmedi mi?”
Zhan Bei Tian’ın surat kasıldı, dudaklar mühürlenmiş gibi kapalıydı.
Ne desin şimdi? ‘Bu çocuk aslında boncuktan oldu’ mu desin? Kim inanır buna?
“Yok mu yani biri?” dedi Shen Qin Yang, sonra da gözleri kocaman açıldı.
“Yok artık… Bu çocuk… Senin mi?!”
Zhan Bei Tian sessizdi.
Shen Qin Yang ağız açık, kocaman gözlerle bakıyordu.
“Zhan Bei, sen kadınlardan hoşlanmıyor muydun?! Nasıl oldu bu? Deden bunu öğrenirse seni vurur yeminle!”
Zhan Bei Tian konu kapansın diye direk aklından geçen ilk soruyu sordu.
“Bu çocuğu ondan alabilir misin? Kürtaj gibi bir şey falan…”
Çünkü içinden bir ses diyordu ki, bebek doğar doğmaz boncuğa geri dönüşecek…
Ama tam bu cümle ağzından çıktı ki…
Mu Yi Fan yatakta birden kıvrıldı ve acıyla çığlık attı!
Uyanır uyanmaz, karnını tutarak yerde debelenmeye başladı. Alt dudağını ısırıyor, alnından ter boşanıyordu.
Shen Qin Yang, Zhan Bei Tian’a yanaşıp fısıldadı.
“Yoksa bu bebek, senin onu istemediğini mi hissetti ha?”
Zhan Bei Tian sinirli baktı ama…Adam haklıydı.
Geçen sefer de çocuk aldırılsın dendiğinde aynı şekilde acı çekmişti Mu Yi Fan.
Yataktan yuvarlanacak gibiydi ki, Zhan Bei Tian doktoruna döndü.
“Aldırmayalım.”
Bir anda acı bitti. Mu Yi Fan derin bir nefesle yatağa geri yığıldı.
Zhan Bei Tian iç çekti, Bu Qing Tian Boncuğu bildiğin inatçı keçiydi. Çıkmak istemiyordu, o istemiyorsa hiçbir kuvvet onu oradan çıkaramazdı.
Mu Yi Fan başını kaldırdı, gözlerini odada gezdirdi ve Zhan Bei Tian’a baktı.
“Muayene bitti mi? Ne çıktı?”
Zhan Bei Tian suskundu.
Shen Qin Yang sırıtarak cevapladı.
“Vallahi kardeşim… Tebrikler, hamilesin!”
“Qin Yang! Dışarı gel!” diye kesti Zhan Bei Tian hemen.
“Tamam tamam ya!” dedi doktor, iç geçirerek. Şu cevabı bir tamamlatmadınız ya…
Mu Yi Fan yatağın içinde bakakaldı.
Qin Yang mı? Shen Qin Yang mı?!
Hay ben bu kitabın içine… Gerçek hayatta kim varsa burada da aynısı!
Kapı dışında Shen Qin Yang fısıldadı.
“Oğlum, sen bu bebeğe sahip çıkacak mısın? Yani sonuçta doğum zamanı geldiğinde tek başına doğuramaz…”
Zhan Bei Tian kaşlarını çattı.
“O gün geldiğinde… O zaman düşünürüz.”
“…”
Shen Qin Yang cevap veremedi.
Zhan Bei Tian koridorda kimse yokken yaklaştı,
“Qin Yang, hemen istifa et ya da yarın B Şehri’ne git.”
“Ne?! Niye gidiyorum ki ben şimdi?”
“Henüz anlatamam.”
Shen Qin Yang dostunu iyi tanırdı, bir şey diyorsa vardır bir bildiği.
“İstifa zor ama izin alırım. Kaç gün lazım?”
“Bir ay.”
“Olur, zaten yıllardır tatil yapmadım.”
Zhan Bei Tian iç geçirdi ve çekinerek konuşmaya başladı.
“Şey… doğum kitapları falan alır mısın bana? Kadın doğum kitapları…”
Shen Qin Yang kahkahayı bastı.
“Ooo! Zhan Bei Tian! Bir erkek çocuk doğuruyor ve babası sensin, kitap okuyup hazırlanacaksın ha?”
Zhan Bei Tian’ın suratı mosmor oldu.
“Onunla öyle bir ilişkimiz yok. Bu olay Qing Tian Boncuğu’yla ilgili.”
Shen Qin Yang hâlâ gülüyordu.
“Bak şimdiden uyarayım, bu durum biraz tehlikeli. Mu Yi Fan hem kanser hastası hem doğum kanalı yok. Belki doğuma kadar dayanamaz bile. Sezaryen şart yani, hazırlıklı ol.”
Sonra yine güldü.
“Onu nasıl hamile bırakmayı başardın sen ya? Sihirli bir şeyin olmalı…”
Zhan Bei Tian gözlerini kıstı.
“Denemek istiyorsan seni de hamile bırakabilirim.”
“Yok yok sağ ol, ben kitap alıp geliyorum.”
Zhan Bei Tian , Mu Yi Fan’ın yanına geri döndü.
“Gidiyoruz.”
“Doktor ne dedi? Hangi hastalığım var?”
“Gaz.”
“Gaz mı?!” Mu Yi Fan gözlerini kıstı. “Yani… biraz bulantı yapar, tamam ama göbek bu kadar şişer mi gazdan ya?”
Zhan Bei Tian cevap vermedi, direkt arabaya geçti.
Mu Yi Fan da içinden “Herhalde cidden gazdır ya,” diye düşünerek peşinden gitti.
Mu Yi Fan arabaya geçti ama Zhan Bei Tian’ın işi bitmemiş gibiydi.
“Doktordan alacağım bir şey var.”
Biraz sonra Shen Qin Yang elinde bir poşetle geldi ve arabanın camından uzattı.
Zhan Bei Tian torbayı arka koltuğa koydu ve gaza bastı.
Mu Yi Fan koltuğa yaslandı. Göz ucuyla arka koltuğa baktı, ışığın altında kitapların birinin kapağında kocaman “Hamilelik” yazıyordu.
…Zhan Bei Tian bu kitapla ne yapacak ki?
Yorum