Global University Entrance Examination [Novel] Bölüm 37: Gemiye Biniş Moon Daisy Scans

Önceki Sonraki

A+ A-

Çevirmen: Ari

Bölüm 37: Gemiye Biniş

Notların açıklanmasının ardından gürültülü küçük hoparlör uzun süre sessiz kaldı.

Muhtemelen Qin Jiu’nun öfkesi yüzünden suskundu.

You Huo LCD ekrana baktı ve aniden konuştu, “Bunu hangi gerizekalı hesapladı?”

Hoparlör: “……”

Herkes durdu ve ona bakmak için döndü.

“Sorun ne?”

Bir an kimse ne demek istediğini anlamadı.

You Huo, Shu Xue’ye döndü: “Kartına göre, yalnızca bir teste girdin ve toplam puanın 12.”

Shu Xue başını salladı ve sessizce onaylayan bir ses çıkardı.

“Normalde bir sınavda insanlar kaç puan alır bilemem ama yanlış hatırlamıyorsam Romancada ortalama puan sadece 5’ti.” You Huo durdu ve, “Kimi kandırmaya çalışıyorsun?” dedi.

Hoparlörler ölü taklidi yapmaya devam etti.

Sistemin bu soruya cevap vermek istemediği açıktı ama You Huo’nun sözleri küçümsemeyle dolu olduğu için sistem sonunda LCD ekrandaki içeriği yeniledi:

Aday Chen Bin toplam üç sınavı tamamladı; Matematik, Çince ve Yabancı Dil. Toplam 22 puanla ilk yüzde 49’da yer alıyor yani notu B. Bu hesaplama doğrudur.

Aday Yu Wen, Yu Yi Guo ve Mike Rogen toplam iki sınavı tamamladı; Fizik ve Yabancı Dil. Sırasıyla 30, 31 ve 31 toplam puanları ile sınava girenlerin ilk %2’si arasında yer alıyorlar, dolayısıyla notları A’dır. Bu hesaplama doğrudur.

Aday You Huo toplam iki sınavı tamamladı; Fizik ve Yabancı Dil. Toplam 22.25 puanla ilk %11lik dilimde yer alıyor yani notu B. Bu hesaplama doğrudur.

Aday Shu Xue toplam bir sınavı tamamladı; Yabancı Dil. Toplam puanı 12’dir. Hesaplama işlemi sırasında sistem bazı anormallikler saptamıştır. Hile ve diğer kural ihlallerini önlemek ve adaleti sağlamak için skor yarıya indirilmiştir. 6 puanla ilk yüzde 52’lik dilimde yer alıyor, yani notu C. Bu hesaplama doğrudur.

Gözetmen Qin Jiu’nun puanları, aday You Huo’nun sonuçlarına göre hesaplanmıştır ve iki sınava girmiş sayılmıştır. Toplam 0 puanla adaylar arasında sonuncu sıradadır ve D notu almıştır. Bu hesaplama doğrudur.

Qin Jiu: “…”

Sistem sadece yüzdelik dilimleri kullansa da, onun sonuncu olduğunu vurgulamak için elinden geleni yapıyordu.

Sonuçlar ekranda belirdiği anda Shu Xue’nin ifadesi soldu.

Kimse onu teselli etmek için ne söyleyeceğini bilmiyordu.

Dürüst olmak gerekirse, bu kadar uzun süre boyunca sınavlara özgürce girip çıkabilmesi bile zaten inanılmaz bir başarıydı.

Böyle anlayışlı bir sistem, onun gibi bir hatanın varlığına nasıl tahammül edebilirdi?

You Huo, bu ani sınav yeniliğinin sistem tarafından kendisine C sıralaması verme ve onu sınava tekrar girmeye zorlama eylemini haklı çıkarmak için bahane amacıyla yapıldığından bile şüpheleniyordu. Bu şekilde, kaçma şansı olmadan sonsuza kadar aynı sınavın içinde sıkışıp kalacaktı.

Başka bir deyişle, onu hapsetmeye çalışıyordu.

Düşüncelerinden dönmeden önce, Qin Jiu aniden konuştu.

“Tamam o zaman bize cezayı ver.” Bavulunun sapına yaslanıp sözlerini kulübeye yöneltti, “Bir C sınıfı ve bir D sınıfı. Ceza neydi…”

“——Ah, şimdi hatırladım.” Sanki yeni hatırlamış gibi davrandı. Shu Xue’yi işaret etti ve şöyle dedi: “Bu genç hanımın son sınava tekrar girmesi gerekiyor. Son sınav merkezi Romanca’ydı. Onu gönder.”

Hoparlör: “…”

Shu Xue şaşkına dönmüştü. Diğer herkes aniden sevindi.

Doğru ya! Sınav merkezi çoktan yakılmıştı. O sınava nasıl tekrar girebilirdi?!

Qin Jiu, alaycı sözleri yetmezmiş gibi devam etti, “Elenmeme gelince, umurumda değil. O zaman geri dönerim.”

Hoparlör: “…”

Sistem insan olsaydı, muhtemelen o anda oracıkta çıldırırdı.

001’i cezalandırmak için sürüklemişti, ama daha sınav merkezine bile giremeden elenecek miydi? Kimi kandırmaya çalışıyorsun?!

Hoparlör aniden cızırdadı ve cızırtı seslerinin arasından şöyle bir ses duyuldu:

【Verilerdeki anormallikler ve sınav merkezinin arızalanması nedeniyle, adaylara verilen cezalar uygulanamıyor. Adaylar normal olarak bir sonraki sınava gireceklerdir ancak beş puan düşülecektir. Nihai puanlar gösterildiği gibi olacaktır.】

LCD ekran yenilendi ve bir saniyeden kısa bir süre sonra yeni içerikler belirdi.

Aday Shu Xue: İkinci sınava girdikten sonraki toplam puan, 1 puan.

Gözetmen Qin Jiu: İkinci sınava girdikten sonraki toplam puan, -5 puan.

Shu Xue rahatlamıştı. Öte yandan Qin Jiu…

Qin Jiu: “…”

Bu iki satır göründükten sonra, LCD ekranın altında yavaşça dört kelime daha belirdi:

Lütfen elinizden gelenin en iyisini yapın!

‘En iyi’ babandır.

Adayların hepsini yatıştırdıktan sonra, ses sonunda asıl mesele hakkında konuştu.

【Cezalandırılan gözetmen 001 hariç, adayların konularını seçme hakkı vardır ve sınavları hangi sırayla tamamlamak istediklerine karar verebilirler.】

【Lütfen seçiminizi önümüzdeki 30 saniye içinde yapın.】

Daha sonra tik tak sesleri duyulmaya başladı. Her tik, bir saniyenin geçtiğini gösteriyor ve insanların gerilmesine neden oluyordu.

“Hangisini seçmeliyiz?” Lao Yu gergin bir şekilde yutkundu, “Ama… aynı konuyu seçsek bile, aynı sınav merkezinde olacağımız garanti değil, değil mi?”

Bir gözetmen olarak, Qin Jiu doğal olarak bu konuda çok fazla deneyime sahipti.

“Konu seçimi yapıldığı zaman, puanlar, bir önceki sınavın zorluğu, kaç kez takım olduğunuz gibi birçok faktör dikkate alınır… Kısacası kaderinize bağlıdır.”

Yu Wen, “Kadere bırakacağız. Önce birini seçelim.” dedi.

Chen Bin, “Ben zaten Matematik ve Çince yaptım… Bunları seçmemenizi öneririm. Puanlarıma bakın. Her iki sınavdan aldığım toplam puan yalnızca 10.”

Aslında bu uyarıları dile getirmesine gerek yoktu. Orada bulunan hiç kimse Matematiği seçmek istemiyordu.

Oldukça zahmetli olacağını içgüdüsel olarak söyleyebilirlerdi.

Yu Wen, “Öyleyse Tarih?” dedi.

Chen Bin dahil orada bulunan kimse tarih sınavına girmemişti. En azından, arkalarında kimseyi bırakmayacakları anlamına geliyordu ve ikincisi… kulağa daha basit geliyordu.

“Tarih sınavında bizi belli bir hanedana gönderip bazı tarihi olaylara katılmaya mı zorlayacaklar?” Yu Wen parmaklarıyla oynadı ve şöyle dedi, “Hayatı tehdit eden bir şey olmadığı sürece sorun olmaz. Yaşımız ne olursa olsun, hepimizin az çok tarihi bazı şeyleri bilmesi gerektiğini düşünüyorum. En azından, körü körüne hareket etmiyor oluruz.”

You Huo sordu: “Ne kadarını hatırlıyorsun?”

Yu Wen kafasını kaşıdı: “…Tang, Song, Yuan, Ming, Qing… sanırım?”

*Bazı Çin hanedanlarının isimleri.

“Bu kadar mı?”

“Ge, bu zaten yeterince çok! Hepsi çok önemli.” Yu Wen, “Çalışırken sadece ana noktaları bilmenin daha etkili olduğuna karar vermiştim… ama gerisini de unutmadım. Hâlâ biraz hatırlıyorum. Bana hangi yılda kimin ne yaptığını sormadığınız sürece, çoğu soruyu yapabilirim.”

Tik tak sesleri ilerledikçe ilerledi. Her tik onlara zamanın tükenmekte olduğu gerçeğini hatırlatıyordu.

“Hadi gidelim.” You Huo ekrana baktı ve Qin Jiu’ya döndü, “Ya sen?”

Qin Jiu tek kaşını kaldırdı, “Başka seçeneğim var mı?”

Daha sonra bir gülümsemeyle devam etti, “Size kalmış. Konu seçimi konusunda uzun süredir duyarsızlaştım.”

Orada bulunan herkesin dili tutulmuştu.

Ama biraz düşündükten sonra mantıklı olduğunu düşündüler. Gözetmen olarak hangi konuları görmemişti ki? Hangisinin daha kolay, hangisinin daha zor olduğuna gelince, muhtemelen artık onun için bir anlam ifade etmiyordu.

Herkes kalan son birkaç saniyeyi değerlendirerek “Tarih” yazan kavşağa girmeyi başardı.

You Huo, yoğun sisin içinde ağır adımlarla yürüdü.

Bir süre sonra süt beyazı sis gözlerinin önünde dağılarak kavşağın arkasındaki sahneyi ortaya çıkardı.

Bir rıhtımdı.

Aslında rıhtım demek biraz abartıydı. Daha spesifik olmak gerekirse, yaklaşık yedi veya sekiz metrekarelik taş bir platformdu. Platformun her iki yanında alçak metal korkuluklar bulunuyordu ve taş platformdan ilerisi görülebiliyordu… sonsuz bir deniz örtüsü vardı.

Oraya ahşap bir gemi yanaşmıştı. Uzun direğe asılı… o bir gaz lambası mı?

You Huo tuhaf bir şekilde lambaya ve gemiye baktı. İçinde kötü bir his vardı.

Gri gömlekli ve siyah yelekli yaşlı bir adam kollarını sıvayıp top gibi bir şey fırlattı.

You Huo aşağı baktı. Uzun bir ip merdivendi.

Halat ıslanmıştı. Sanki son 800 yıl boyunca birikmiş ekşi bir koku yayıyordu.

“…”

Yaşlı adam elleri belinde geminin yanında duruyordu. Yelkenleri bağlayan halatları düzeltti ve ardından You Huo’yu işaret etti, “Yukarı gel. Siz ikiniz zaman kaybetmeyi bırakın. Acelem var.”

Siz ikiniz?

You Huo bunu düşünürken, bavul tekerleklerinin yuvarlanma sesinin tam yanında durduğunu fark etti.

Tch. Qin Jiu yukarı baktı. Memnuniyetsiz olduğu aşikardı, “En çok gemilerdeki sınavlardan bıktım.”

You Huo, “Nerede olursa olsun sınavlardan bıktım.” diye cevap verdi.

Yaşlı adam onları tekrar teşvik etti, “Acele edin!”

You Huo, “Biraz daha bekle” dedi.

Yaşlı adam: “Neyi bekliyorsun?! Başka kimse yok, sadece siz ikiniz varsınız. Burada acelem var. Acele edin be!”

You Huo bir an duraksadı.

Qin Jiu sessizce ‘ah’ dedi, “Görünüşe göre bu sefer şansları kötü ve bizimle aynı gruba düşmemişler.”

Aynı grupta değiller miydi?

O zaman ne olacaktı?

You Huo diğerlerini düşündü… ve kaşları çatıldı.

Yaşlı adamın ısrarıyla, You Huo ve Qin Jiu birbiri ardına ahşap gemiye bindiler.

Kirli yelken konumunu biraz değiştirdi ve gemi kısa süre sonra taş platformdan ayrıldı.

You Huo güverteye vardığında, taş platform çoktan yoğun sisin içinde kaybolmuştu. Geride hiçbir iz kalmamıştı.

Geriye kalan tek şey, denizde tek başına seyreden ahşap gemiydi.

Sonraki saniye, aniden bir şey çalmaya başladı.

You Huo sesi takip etti ve kaynağını buldu. Yaşlı adamın yanındaki ahşap kutunun üzerinde göze çarpmayan küçük bir müzik kutusu vardı. Yarı mamul bir ürün gibi görünüyordu.

Müzik kutusunun garip melodisi sona erdikten sonra, sistemin tanıdık sesi yankılandı: